Gönderen Konu: Eylülde gidilecek en iyi 10 yer  (Okunma sayısı 7685 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7938
    • insan ve doğa
Eylülde gidilecek en iyi 10 yer
« : 12 Ekim 2009, 23:08:11 »
Yağmurlu günleri beraberinde getiren, yaprakları sarartan eylül, insanı hüzünlendirdiği kadar kendine has güzellikler de sunuyor. Bu hafta jüri üyelerimize, eylülde görülmesi gereken adresleri sorduk. Hani “Buranın en güzel zamanı eylüldür” denen yerler vardır ya, oraları işte.

Bağbozumu zamanı Bozcaada, biyolojik çeşitliliğe sahip Doğu Karadeniz, sararan yapraklar arasında yürüyüşlerin yapılabildiği İstanbul, güneşin batışının ve doğuşunun huzur içinde seyredilebileceği Nemrut veya Amasra sahili listeye giren yerler arasında. Bir eylül seyahati planlıyorsanız, işte gidilebilecek en iyi yerler.

EN İYİ 10
1- Bozcaada
2- Doğu Karadeniz
3- Assos
4- Datça
5- Konya
6- İznik
7- İstanbul
8- Nemrut
9- Urfa
10- Amasra


BOZCAADA
Bağbozumu şenlikleri

Bozcaada’yı özel kılan 4-5 Eylül’deki bağbozumu şenlikleri. Festivalde herkes traktörlere binip işçilerle beraber bağlara giderek üzüm toplamanın inceliklerini öğreniyor. Ada şarapçılarının stantlarında şaraplar tadılıyor. Kalede konserler veriliyor. Şenliklerden sonra sahilde bir balıkçı lokantasında yemek yiyebilirsiniz. Jüri üyemiz İsmail Erten, “Bozcaada bütün yaz esen rüzgarını eylülde dinginleştirir. Denizi göl gibi parlak, dalgasız ve seyri güzel manzaralara sahiptir” diyor. Atilla Atasoy’a göre ada ruhunu en iyi hissedeceğiniz zamanlar bunlar.

DOĞU KARADENİZ
Trekking tutkunlarına

Doğu Karadeniz’in doğal ormanları, ender el değmemiş alanlardan biri. Doğal ve yabani kaldığından, olağanüstü bir biyolojik çeşitliliğe sahip. Macahel, trekking tutkunlarının ve doğa meraklılarının ilgi duyabileceği bir bölge. Anıtsal ağaçlar, bozulmamış ahşap mimari, şelaleler, buzul gölleri, rengarenk, asırlık, ahşap oyma camiler var. Jüri üyemiz Haluk Şahin; “Doğu Karadeniz yaylaları eylülle birlikte, sararan ve kızaran yaprakların kattığı yeni renklerle bambaşka bir güzellik kazanır. Başı bulutlar içinde olan tepelerden, derin vadilere yapılacak yürüyüşler insanın aklına ‘Acaba ben neredeyim?’ sorusunu getirir.” diyor. Şavşat ve Borçka’nın Karagöl’lerini, Gürcü Köyü’nü, Tibet Kilisesi’ni de mutlaka görün.

ASSOS
Dinginlik arayanlara

Günümüzde Behramkale veya Behramköy ismi ile tanınan Assos, Çanakkale’ye 100 kilometre mesafede. Edremit Körfezi ile Midilli’nin karşısında, bir volkanın eteğinde, andezit kayalıkları üzerinde kurulmuş. İsmail Erten, “Arkeolojik yerleşimi, mavi bayraklı denizi, Kaz Dağları ekosistemi, kırsal yaşam kültürü, taş mimarisinin özgün örnekleri ile dikkat çekiyor. Eylülde telaşlar bitiyor, dinginlik başlıyor. Deniz mahsullerinin, zeytinyağlıların lezzeti hissediliyor. Deniz soğuktan da öte çivi gibi, adamı zinde kılıyor. Günbatımı tepelerden güzelliğini en iyi eylülde gösteriyor” diyor.

DATÇA
Rüzgârlar diniyor

Oksijen bakımından Türkiye’nin en zengin bölgesi. Oldukça fazla sayıda arkeolojik kalıntı barındırıyor. Eski Datça adı verilen tarihi bölgede, tipik Datça evlerini görmek mümkün. Birbirinden güzel 52 koyu var. Fatih Türkmenoğlu, “Datça’da ağustos her zaman çok rüzgârlı geçiyor. Ama eylül, bütün bu problemlerin bittiği bir ay. Datça köylerine vakit ayırın” diyor.

KONYA
Mevlânâ’nın doğum günü

Mevlânâ’nın kenti Konya, eylül sonunda mistik bir seyahat adresi. Kent, onun öldüğü 17 Aralık’ta (1273) Şeb-i Arus (düğün günü) törenleri nedeniyle dünyanın dört bir yerinden gelen insanlarla dolup taşar. Mevlânâ’nın doğum gününün ise 30 Eylül 1207 olduğu düşünülür. O nedenle 30 Eylül, Konya’da olmak için ideal bir tarih. Mehmet Yaşin, “Mevlânâ Konya’ya her mevsimde davet eder ama eylülde sıcaklar biraz daha insaflıdır. Kadınlar Pazarı’nı da görmek gerekir. Tabii Konya’nın lezzetli yemeklerinin, özellikle etli ekmeğinin tadına bakmadan dönmek olmaz” diyor.

İZNİK
Tarih,göl ve çini

Bursa’nın İznik ilçesi, 300 yıl boyunca çinicilik sanatının merkeziydi. Çinilerin yanı sıra gölü ve önemli Bizans kalıntılarıyla da tanınıyor. Bölgede birçok yürüyüş rotası var. 4970 metre uzunluğundaki tarihi surlar boyunca yürüyüş yapabilirsiniz. Jüri üyemiz Nedim Gürsel; “Kalabalıktan, kitle turizminin berbat ettiği yerlerden uzakta, Nâzım Hikmet’in ‘Dağların içindedir’ dediği kuytu bir gölün kıyısında yayın balığı yemek için İznik’e gidilmeli” diyor.

İSTANBUL
Bienal başlıyor

Issızlaşan Adalar’da faytonla dolaşmak, Beykoz ve Emirgân korularında uzun yürüyüşler yapmak, sabah Çengelköy’de kahvaltı etmek, Boğaz’da balık keyfi yapmak, Pierre Loti’den Haliç’i seyredip kahve yudumlamak şehri yeniden sevmenizi sağlayacak. Sararan yapraklar arasından Topkapı Sarayı ve Sirkeci’ye yanaşan vapurlar güzel bir manzara oluşturuyor. 12 Eylül’de başlayacak İstanbul Bienali, kenti dünya sanat çevrelerinin ilgiyle izlediği bir sanat platformuna dönüştürecek.

NEMRUT
Günbatımında muhteşem

2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı, gündoğumu ve günbatımını en güzel seyredebileceğiniz yerlerden biri. Adıyaman şehir merkezine 86 kilometre mesafede. Antiochos’un tümülüsü ve dev heykelleri, Arsameia (Eskikale), Yenikale, Karakuş Tepe ve Cendere Köprüsü Nemrut Dağı Milli Parkı içerisinde kalan kültürel değerler. Jüri üyemiz Özcan Yüksek; “Nemrut, Firavunlar Mısır’ına benzer, görkemli heykelleriyle, yeryüzünde eşsizdir”, İsmail Erten ise “Havadaki pus sonbaharda dağılmaya başlar” diyor.

URFA
Uygarlığın doğduğu şehir

Peygamberler şehri diye adlandırılan Urfa’da elinizi sallasanız tarihi bir camiye, kiliseye, hana ya da kervansaraya çarpıyorsunuz. Yaklaşık 11 bin yıllık bir tarihi var. Peygamberlerden Adem, Eyüp, İbrahim, Şuayp ve Elyasa’nın burada yaşadığına inanılıyor. Balıklıgöl, Urfa Kalesi, 50 km. mesafedeki Harran mutlaka görülmeli. Urfa Kalesi’nin eteklerindeki manzara çok etkileyici. Özcan Yüksek; “Yeni restorasyonu yapılan şehir merkezindeki Halepli Bahçe mozaikleri, Urfa’nın yeni simgesi olmaya aday” diyor.

AMASRA
Hem doğa hem damak için

Karadeniz’e doğru uzanmış yarımada ve adalarıyla Amasra insana “Eylülde gel” dedirtiyor. Günbatımında sahilde yürümek, akşam balık ve salatadan oluşan bir sofraya oturmak için senenin en güzel zamanı. Bir ev pansiyonunda kalınabilir. Yat turizmi için de elverişli olan Amasra’da harika manzaralar görebilirsiniz. Ayrıca dalış, trekking, av ya da yelken yapmak mümkün. Mehmet Yaşin, “Bu mevsimde mezgit ve tekir çok lezzetli olur. Tabii armut ağacından yapılan kaselerde sunulan salataların lezzeti de dillere destan” diyor.

http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/12370997.asp?gid=66

« Son Düzenleme: 18 Ekim 2011, 00:38:50 Gönderen: GeZGiN »

Tags: