İlk gidişim Cunda'ya... Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü burda 1896 yılında yapılmış adayı ayvalığa bağlıyor. Daha önce buraların yakınlarına gelmişliğimiz, Assos'a, Behramkale'ye, Altınoluk'la gitmişliğimiz, Kaz Dağları'nın eteklerinde dolaşmışlığımız var. Cunda'nın ölüsü, delisi, bir de kedisi meşhurmuş; etrafta bol bol kedi köpek dolaşıyor hele bir köpek vardıki ada'daki gezi boyunca bize rehberlik yaptı.
Rum yemekleri kokan restoranları çok tanıdık... Dilediğiniz kadar balığın Her çeşidi var. Kalamarlar, midye tavalar, midye dolmalar, hele birde sarmalar.. Damla Sakızlı kurabiye tatmadan dönmeyin. Cunda güneşlenme telaşına düşenlerin değil de, Gölgede kitabına gömülmek isteyenlerin yeri.
Taş kahve'de Öyle çok çay içiyor ki insanlar çayın bayat olma şansı yok. Sonra çayın tadını alıp, keyfe daldıktan sonra sakızlı kahve geliyor peşinden. Kahvenin hemen karşısında iki tane lokmacı... Biri Taş Kahve'ye ait lokmacıların; diğeri İmparator Saki'nin lokmacısı Lokmaların tadına bizim bakma şansımız olmadı çünkü adaya vardığımız sabahın erken saatlerinde kapalıydı zaten
Çayımızı içtikten sonra 2 gün boyunca kalacağımız yata kendimizi attık sabah 09:30'da limandan demir aldık koylara diğer adalara doğru yelken açtık