Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
MUĞLA / Mersincik Koyu
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 21 Eylül 2023, 10:12:57 »
Datça’da bulunan Mersincik Koyu muhteşem doğal yapısıyla, bölgenin tek korunaklı koyudur.

36°45'26.00" N - 27°28'28.00" E
2
ASYA KITASI / Ala-Arça Millî Parkı / Kırgızistan
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 17 Eylül 2023, 10:11:07 »
Ala-Arça Millî Parkı, Kırgızistan içinde Tanrı Dağlarında, 1976 yılında kurulan yüksek dağlık bir ulusal parktır ve başkent Bişkek'in yaklaşık 40 km güneyinde yer alır. Park toplum ve gelecek kuşakların iyiliği ve eski Ala-Arça Nehri'ni ve çevresini korumak için kurulmuştur. Park, yaklaşık 200 km² alanı kapsar ve sahanın yüksekliği yaklaşık 1500 metre ile Tanrı Dağları'nın bölümü Kırgız Ala dağları'nın en yüksek tepesi 4.895 m rakımlı Semenova Tian-Shanski Doruğu arasında derin vadi boyunca 15 km uzanır. Aynı adı taşıyan Ala-Arça Nehri bu ulusal parkın içinden, başkent Bişkek'e doğru akar.


Ala Archa Milli Parkı'ndaki Ala Archa Nehri

İsim kökeni
Ulusal Parka adını veren Kırgızca arça (Juniperus semiglobosa)'nın, bir veya çok renkli parlak ardıç tohumları vardır, Bu ağaca, Kırgızların geleneksel olarak özel bir saygısı vardır, onun yanan odun dumanı kötü ruhları uzak tutmak kovalamak için kullanır.

Doğal yaşam
Burada, 600'den fazla yüksek bitki türü, 70 tür ağaç ve çalı (funda) türü de dahil olmak üzere, 50 tür şifalı bitkiler yetişir. Yaban hayvanlardan, 26 tür memeli ve 100 kuş türü yaşar.

Bitki örtüsü
Bu Ardıç türü Rus ardıcı (Juniperus semiglobosa), 1.550-4.350 m rakımlarda yetişir. Dört farklı Ardıç türü neredeyse Kırgızistan'da ormanların yarısını kaplar, güçlü kök sistemleri ile toprak kayması ve çığ için bir engel olarak görev yapar. Huş ağacı da, dağlarda kümeler halinde yetişir.

Yaban hayvanlar
Park, yaban hayvanlardan çok nadir kar leoparı (Kırgızca "ilbirs"), yüksek otlaklarda ve sürekli karla kaplı alanlardan 2.500 m yüksekliğe kadar, yaban keçisi, karaca, dağ sıçanı içerir.
3
MUĞLA / Lindos Koyu
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 15 Eylül 2023, 10:33:57 »
Hisarönü Körfezi’nin yakınlarında bulunan Lindos Koyu, Datça’nın en doğusunda bulunuyor. Biraz daha ilerleyince Marmaris sınırlarına geçiliyor. Hem karadan hem de denizden ulaşımın olması günübirlik geziler için koyu cazip kılıyor. Karadan ulaşım için Çatı Koyu’na giderken bulunan toprak yoldan sonra 2 km daha gitmek gerekiyor. Sonrasında eşsiz manzarası ile Lindos Koyu karşınıza çıkıyor. Denizden ulaşım için de günübirlik tekne turlarına katılmak ya da tekne kiralamak gerekiyor. Mavi yolculuk tekneleri de korunaklı yapısından dolayı burada mola veriyor.

Çam ağaçları ile çevrili tablo gibi bir manzaraya sahip olan koy, Datça’nın en güzel koylarından biridir. Etrafında herhangi bir yerleşim yeri bulunmayan bu doğa harikası yerde, turkuaz mavisi sularda yüzebilir, güneşin tadının çıkarabilir, çam ağaçlarının kokusunu içinize çekerek mis gibi havada dinlenebilirsiniz. Şehrin gürültüsünden, kalabalığından uzak mavi ve yeşil ile iç içe bir gün geçirerek ruhunuzu dinlendirmek istiyorsanız Lindos Koyu’nu tatil rotanıza ekleyin.

Nasıl Gidilir : Lindos Koyu, Çatı Koyu’na giderken bulunan toprak yoldan 2 km sonra ulaşılabilen bir yerdir. Araçla gelmeyi düşünenler altı yüksek arazi tipi bir araçla gelirlerse iyi olur. Koya giden yol toprak ve bozuktur. Koya, Datça’dan kalkan günübirlik tekne turlarıyla da gelebilmek mümkündür.

Giriş Ücreti: Ücretsiz

Plaj Özellikleri: WC, duş, soyunma kabinleri, şezlong şemsiye gibi olanaklar bulunmuyor. Yiyecek ve içeceklerinizi koya gelmeden önce temin etmelisiniz.
4
MERSİN / Morca Mağarası
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 08 Eylül 2023, 11:21:12 »
Morca Mağarası, Taşeli Platosu'nda ve Mersin'in Anamur ilçesi sınırlarında yer alan 1276 m derinliğinde Türkiye'nin en derin 3. mağarasıdır.

Jeolojik Özellikleri
Toplam 1276 m derinliğindeki Morca Düdeni, Alp Himalaya Orojenik kuşağında, Orta Toroslar’da bulunan Taşeli Platosu’nun güney kesiminde, Miyosen ve Jura-Kretase yaşlı kireç taşları dokanağında yer alır. Mağara, Geç Pliyosen-Kuvaterner döneminde Taşeli Platosu’nun yükselimine bağlı olarak vadoz kuşakta derinleşmiştir. En kurak mevsimde dahi 7 farklı kaynaktan beslenmektedir. Morca, 1429 m derinliğinde EGMA ile Çukurpınar düdenleri ile aynı plato üzerinde bulunmaktadır

Araştırma tarihçesi
•   Morca düdeni Aspeg ekibi Ender Usuloğlu tarafından 2012 yılında bölgedeki muhtar yardımıyla keşfedilmiştir.[2]
•   2013 yılında İranlı mağaracılar ile gerçekleştirilen Çukurpınar Düdeni etkinliğinde -130 m derinliğe ve 350 m uzunluğa kadar araştırılmıştır.[3] ve
•   2014 yılında ASPEG'in düzenlemiş olduğu Taşeli Yüzey tarama ve Çukurpınar Mağarası etkinliğinde[4] devam eden araştırmalarda İranlı ve Türk mağaracıların öncülüğünde -447 m derinliğe ve 1033 m uzunluğa kadar araştırılmıştır[5].
•   2017 yılında tekrardan başlayan kısa süreli iki araştırmada -500 m derinliğe erişilmiştir[6].
•   2018 yılında yerli ve yabancı mağaracılar ile yapılan araştırmalar ile mağara, 919 metre derinliğe ve 2541 metre uzunluğa erişmiştir[7].
•   2019 yılında düzenlenen bir aylık ekspedisyon ile mağara -1000 m altına inmiştir. 15 yıl sonra 1000 metre altına inmiş 4. mağara olmuştur. Mağara, Türk ve Bulgar mağaracılar tarafından, -1210 m derinliğe ve 4068 m uzunluğa eriştirilmiş fakat döşeme malzemesinin kalmaması nedeniyle daha derine gidilememiştir.[2][8] Mağarada -1040 metredeki fosil bir yan kola mağara kampı kurulmuş ve daha ilerisindeki araştırmalar için önemli bir kamp alanı olmuştur. Bu ekspedisyonda mağaraya bağlanma ihtimali olan mağaraların keşfi de gerçekleştirilmiştir.
•   2020 yılında ana kolda 1269 m derinlikte karşılaşılan sifona Ali Hakan Eğilmez tarafından dalış gerçekleştirilmiş fakat sifonun genişleyerek devam ettiğini belirtmiştir. 1167 m derinlikte bulunan bir yan kol ile 1 km kadar bir yan kol eklenmiş ve bu kollardan biriyle mağara -1276 m derinliğe erişmiştir. toplamda 5192 m uzunluğa erişmiştir[9].
•   2021 yılında mağarada yeni kollar keşfedilmiş ve haritalanmıştır. farklı kollarda tırmanışlar gerçekleştirilmiş ve bunun sonucunda mağara 5714m uzunluğa erişmiş ve mağara toplanmıştır.[10]
•   2022 yılında gerçekleştirilen ekspedisyonda mağarada profesyonel mağara fotoğrafları çekilmiştir. -1120 metrede bulunan yan kolda hemen sifon öncesinde bulunan bir şafta 80m kadar tırmanış gerçekleştirilmiştir.
5
MAĞARACILIK / ABD’li mağaracıya 1040 metre derinde tedavi
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 08 Eylül 2023, 10:01:48 »
Mide kanaması geçiren ABD’li mağaracıya 1040 metre derinde tedavi



Mersin’ndeki Morca Mağarası’nda 1200 metre derinlikte mide kanaması geçiren ABD’li Mark Dicky, ekipteki arkadaşları tarafından 1040 metredeki kampa götürüldü. Kampa inen doktorlar 40 yaşındaki mağaracıyı derhal tedaviye aldı. 4 ünite kan ve serum verilen Dicky, 3 gün süren tedaviye olumlu cevap vererek ayağa kalktı. Şimdi yürüyerek mağaradan çıkması bekleniyor...

ANADOLU Speoloji Grubu Derneği’nin (ASPEG) organizasyonunda Mersin’in Anamur ilçesi Sugözü Mahallesi’ndeki Morca Mağarası’nda araştırma yapan 4 ABD, 4 Türk, 4 Romanya ve 1 Macaristan vatandaşından oluşan ekipte yer alan profesyonel mağaracı ABD’li Mark Dicky, 3 Eylül’de 1200 metre derinlikte mide rahatsızlığı geçirdi. 40 yaşındaki Dicky’nin ekip arkadaşları, durumu yetkililere bildirip yardım istedi.

DOKTORLAR KAMPA İNDİ

Ekiplerin iletişime geçtiği Dicky, ilaçlarını kullandığını durumunun iyi olduğunu belirtip yardım talebini geri çekti. Ancak ekipler, tedbiren Dicky’e ulaşmak için çalışmalarını sürdürdü. Bölgeye doktorların da aralarında olduğu profesyonel mağaracılar geldi. Doktorlar, Dicky’nin bulunduğu alana indi. ABD’li mağaracı, rahatsızlandığı 1200 metreden, 1040 metrede bulunan mağara içi kampında müşahede altına alındı. Dar bir alanda olduğu bildirilen Dicky’in sağlığına kavuşup kendi imkânları ile mağaradan çıkmasına karar verildi.

UMKE, AKUT AFAD BÖLGEDE

Diğer yandan profesyonel mağaracılar da tedbir amaçlı mağara dışında hazır bekletildi. Türkiye’den jandarma, UMKE, AKUT ve AFAD ekiplerinin yanı sıra, Macaristan, İtalya ve Romanya’dan gelen ekiplerden oluşan 98 kişilik bir kurtarma ekibi oluşturuldu.


Sağlık ekipleri Mark Dicky’ye 1040 metredeki kamp alanında müdahale etti.

4 ÜNİTE KAN VE SERUM

1040 metre derinlikte tedavisi süren Dicky’ye, 4 ünite kan ve serum verildi. Uygulanan tedaviye olumlu yanıt veren ABD’li mağaracı, dün sabah saatlerinde ayağa kalktı. Mark Dicky’nin, yaşadığı halsizlik durumunun ortadan kalkmasıyla ekiplerle birlikte yürüyerek mağaradan çıkması bekleniyor.

ÇIKIŞ 24 SAAT SÜREBİLİR

1040 metre ile mağaranın çıkışı arasındaki güzergâhın çok dar olduğu, mevcut haliyle sedyeyle taşınmasının zor oldu belirtildi. Dicky, eğer ayakta çıkmayı başaramazsa sedyeyle çıkarılabilmesi için de gereken hatların kurulmasına devam edildiği de öğrenildi. 98 kişilik kurtarma ekibinin dışarıda hazır bekletildiği, Morca Mağarası’na profesyonel mağaracıların yolculuğunun 12- 24 saat arasında sürdüğü de kaydedildi. 

MAĞARACILIK FEDERASYONU: KANAMASI DURDU YÜRÜYEBİLİYOR

"Mağaracılık Federasyonu’ndan yapılan açıklamada ise şu bilgiler verildi: “Mağara kurtarma ekiplerinden alınan son bilgilere göre Mark’ın durumu stabil hale geliyor. Kanaması durdu ve yardımla yürüyebiliyor ancak sedyesiz çıkabilmesi mümkün değil. Ekipler mağarada, sedyeyi çıkarabilmek için gereken hatları kurmaya devam ediyorlar. Mark’ın çıkarılmasına önümüzdeki süreçte başlanması planlanıyor. Operasyon, 150 kurtarmacının katılımı ile lojistik ve teknik olarak dünyanın en büyük mağara kurtarma operasyonlarından biri. Mağara kurtarmacısı olmak için en az 5 senelik mağara tecrübesi üzerine uzun süren bir mağara kurtarma eğitimi almak, ekip halinde sürekli tatbikat yapmak, yurtiçi ve yurtdışı ekiplerle iletişim içinde olup beraber çalışmak gerekiyor. Bunca çabanın sonucunda, bu karmaşık ve uzun kurtarma operasyonu hızlı ve organize bir şekilde ilerliyor. Tüm katılan ekiplere teşekkür ederiz. Ulaşım konusunda destek gösteren Türk Hava Yolları’na teşekkürler.”


Dicky için yerli ve yabancı uzmanlardan oluşan 98 kişilik kurtarma ekibi kuruldu.

GİZEMLERİYLE BİLİNİYOR

TÜRKİYE’NİN EN DERİN 3. MAĞARASI


' Mersin’in Anamur ilçesinden geçen Orta Toroslar’ın zirvesindeki Morca Düdeni, yine Anamur’daki 1429 metre derinliğinde EGMA (Peynirlikönü) ile Kayseri’deki Kuzgun’dan sonra (1400 m) Türkiye’nin en derin 3’üncü mağarası. 1276 metre derinliğindeki Morca, Alp Himalaya Orojenik kuşağında, Taşeli Platosu’nun güney kesiminde. En kurak mevsimde dahi 7 farklı kaynaktan beslenen mağara gizemleriyle biliniyor.


Bilim insanları mağarada incelemelerde bulunmak için 2 bin 150 metre rakımdaki girişten halatlarla mağaraya iniyor.

YENİ BİR BAKTERİ TÜRÜ KEŞFEDİLDİ

Yurtiçi ve yurtdışından gelen bilim insanları, 11 yıldır mağaranın jeolojik yapısını inceliyor, hayvan türlerini keşfediyor. Uzman ekipler bu gizemi çözmek için 2 bin 150 rakımdaki girişten halatlarla mağaraya iniyor. Mağaranın derinlikleri hala keşfedilmemiş yan yollarla dolu ve her yıl yeni araştırmalar yapılıyor. Haritası çıkarılıyor, bitki ve hayvan popülasyonu araştırmaları yapılıyor. Geçen ağustos ayında keşif çalışmalarında yerin bin 274 metre altında göller bulundu. Bilimsel çalışmalarda bölgede yeni bir bakteri türünün de keşfedildiği haberleri geldi. Bu keşfin ilaç sanayisine kazandırılması hedefleniyor.
6
FAYDALI BİLGİLER / E Kodu Nedir?
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 04 Eylül 2023, 17:27:10 »
E Kodları Nedir?
Gıda etiketlerinde karşımıza çıkan "E kodları" doğal ve yapay gıda katkı maddelerinin kodlarıdır. Bu kodlar Avrupa Birliği tarafından hazırlanmıştır. 'E' harfi Avrupa'yı temsil eder ve EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi) tarafından değerlendirilen ve onaylanan gıda etiketlerinde görünür. Etiketlerde gördüğümüz E kodu olan maddeler EFSA tarafından onaylanmıştır. E kodunda bulunan sayı, temsil ettiği maddenin ne olduğunu gösterir. Bu sayılar kimi zaman gıdalarda bulunan katkı maddelerini temsil ettiği için sağlığa zararlı olarak algılanabilir ancak C vitamini (E300) gibi doğal maddeleri de belirtebilir.

E Kodları ve Anlamları Nasıldır?
Gıda katkı maddeleri, gıdaların daha uzun süre dayanması, gıdalara renk vermesi veya gıdaların tatlandırılması için gıdalara eklenen bileşenlerdir. Bu bileşenler etiketlerde "E kodu" olarak karşımıza çıkar. E kodları ve anlamları şu şekildedir;

E100 - E199 Renklendiriciler
E200 - E299 Koruyucu Maddeler
E300 – E399 Antioksidanlar, Asitlik Düzenleyiciler
E400 – E499 Kıvam Arttırıcılar, Dengeleyiciler, Emülgatörler
E500 – E599 Asitlik Düzenleyiciler, Topaklanma Önleyici Maddeler
E600 – E699 Lezzet Arttırıcılar
E700 – E799 Antibiyotikler
E900 – E999 Parlatıcılar, Gazlar ve Tatlandırıcılar
E1000 – E1599 Ek Katkı Maddeleri

E Kodları Listesi
Gıdalarda bulunan bir çok katkı maddesi bulunmaktadır. Bunlardan en çok karşımıza çıkan bazı kodlar ve anlamları şu şekildedir;

Renklendiriciler
•   E100 - E109 Sarılar
•   E110 - E119 Turuncular
•   E120 - E129 Kırmızılar
•   E130 - E139 Maviler
•   E140 - E149 Yeşiller
•   E150 - E159 Kahverengiler ve Siyahlar
•   E160 - E199 Altın Rengi ve diğerleri

Koruyucu Maddeler
•   E200 - E209 Sorbatlar (Kalsiyum sorbat, potasyum sorbat, sodyum sorbat vb.)
•   E210 - E219 Benzoatlar
•   E220 - E229 Sülfitler
•   E230 - E239 Fenoller ve Formatlar
•   E240 - E259 Nitratlar
•   E260 - E269 Asetatlar
•   E270 - E279 Laktatlar
•   E280 - E289 Propiyonatlar
•   E290 - E299 Diğerleri

Antioksidanlar ve Asitliği Düzenleyiciler
•   E300 - E305 Vitamin C
•   E306 - E309 Vitamin E
•   E310 - E319 Gallatlar
•   E320 - E329 Laktatlar
•   E330 - E339 Sitratlar
•   E340 - E349 Fosfatlar
•   E350 - E359 Malatlar
•   E360 - E369 Fumaratlar
•   E370 - E399 Diğerleri

Kıvam Arttırıcılar, Emülgatörler ve Stabilizatörler
•   E400 - E409 Aljinat
•   E410 - E419 Doğal Zamklar
•   E420 - E429 Diğer Doğal Ajanlar
•   E430 - E439 Polioksietilen
•   E440 - E449 Doğal Emülgatörler
•   E450 - E459 Fosfat
•   E460 - E469 Selüloz Bileşenleri
•   E470 - E489 Yağ Asitleri
•   E490 - E499 Diğerleri

pH Dengeleyiciler ve Ayırıcılar
•   E500 - E509 Mineral Asitleri ve Bazlar
•   E510 - E519 Klorid, Sülfat
•   E520 - E529 Sülfat
•   E530 - E549 Alkali Metal Bileşenleri
•   E550 - E559 Slikatlar
•   E570 - E579 Glukonatlar
•   E580 - E599 Diğerleri

Lezzet Arttırıcılar
•   E620 - E629 Glutamatlar
•   E630 - E639 İnosinatlar
•   E640 - E649 Diğerleri

Antibiyotikler
•   E700 - E799 Antibiyotikler

Parlatıcılar, Tatlandırıcılar ve Gazlar
•   E900 - E909 Mumlar
•   E910 - E919 Sentetik Parlatıcılar
•   E920 - E929 Kabartıcılar
•   E930 - E949 Oksitlenme Önleyiciler
•   E950 - E969 Tatlandırıcılar
•   E990 - E999 Köpürtücü - Kabartıcı Ajanlar

Ek Katkı Maddeleri
•   E1000 - E1599 Standart sınıflandırma şemalarına girmeyen yeni kimyasallar

7
EDEBİYAT / Kavuklu İle Pişekar: Fakirlik Başa Bela
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım 03 Eylül 2023, 18:27:40 »

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: FAKİRLİK BAŞA BELA
Pişekar: Gel bakalım Kavuklu, azıcık  laflayalım.
Kavuklu: Çıktım söğüt dalına, atladım aşağıya.
Pişekar: Amma yaptın ha! Madem aşağıya inecektin, söğüt dalına niye çıktın?
Kavuklu: Canım istedi. Hayatta istediğimi keşke yapabilseydim.
Pişekar: Canının isteyip de yapamadığın neler var?
Kavuklu: Neler yok ki? Fakir doğdum, fakir gidiyorum. Otuz dört yaşındayım. Bir kesere sap olamadım.
Pişekar: Derdimi deştin Kavuklu. Seninki de bir şey mi? Bak ben elli yedi yaşındayım, değil keser, bir çakıya sap olamadım.
Kavuklu: Ama her programdan sonra seyirciler bana, şu Pişekar, ne eğiliyor ne bükülüyor. Tava sapı gibi mübarek, diyorlar.
Pişekar: Çorbayı karıştır, seyirciyi karıştırma. Doğru dedin, fakir gelen, fakir gider. Ben az gördüm, fakir gelip zengin gideni.
Kavuklu: Zengin çocuğu olsaydım böyle olmazdı. Köşklerde, yalılarda yaşar, hamama salı günü giderdim.
Pişekar:  Neden salı? Çarşamba günü hamama git.
Kavuklu: Çarşamba Samsun'da. Bir hamam için, oraya gitmem.
Pişekar: Hamama ister çarşamba da, ister perşembe de git. Başka neler yapardın?
Kavuklu: Bahçedeki erik ağacının altına yatar, erik piş, ağzıma düş derdim.
Pişekar: Kiraz da pişer, armut da pişer. Sen bu kafayla kısa sürede zengin olursun.
Kavuklu: Ben şimdi zengin mi oldum?
Pişekar: Tabi ya zengin oldun.
 Kavuklu: Ama cepte beş kuruş yok.
Pişekar: Zamanla o da olur. En azından zenginliği hayal ediyorsun. Benim hayal gücüm sıfır. Zenginlik bana uzak geçer.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR:   HARAÇ
Pişekar:  Ne o kavuklu, neden öyle kavuğun elinde geziyorsun?
Kavuklu: Adam benden bin kat çirkin, bana tipsiz diyor.
Pişekar:  Yapma ya! Kim sana tipsiz diyor?
Kavuklu: Karşı sokakta oturan sırık boylu. Adı Adem midir, nedir?
Pişekar:  Şu herkese kabaran. Alamadın mı paçasını aşağı?
Kavuklu: Almasına alırdım ama yanında iri kıyım iki adam vardı.
Pişekar:  Ne olmuş yani dal aralarına bir ona, bir buna çak, düşür. Sonra yapış Adem'in yakasına. Nerede kalmıştık de.
Kavuklu: O iş o kadar kolay mı? Bana akıl verene bak! Geçen gün çıkmaz sokakta seni gördüm. Diz çökmüştün. Tepende 12-13 yaşlarında iki çocuk, sana abicim dedirtiyorlardı.
Pişekar:  Şu iki kara çocuk.. Aniden önüme çıktılar. Birinin elinde çakı vardı. Diz çök dediler. Çöktüm. Abicim de dediler. Dedim. Babaları gelir diye yani.
Kavuklu: Çocukların elinde çakı yoktu. Korkak seni. Babaları gelirmiş? Bu olayı kahvede anlatsam sokağa çıkamazsın.
Pişekar:  Aman Kavuklu, etme eyleme. Sus payı olarak ne istersin?
Kavuklu: Şimdilik at bir beşlik. Bir hafta sonra bunun iki mislini isterim.
Pişekar:  Al işte beşlik. Bir hafta sonraki yedi buçuk olsaydı.
Kavuklu: Pazarlık yok.
Pişekar:  Tamam dediğin olsun.
Kavuklu beşliği alır gider. Pişekar arkasından söylenir: " Çocuklar gibi bu da beni haraca bağladı. Yine de Kavuklu insaflıymış. Çocuklar, onluk aldılar. Haftaya dört katı dediler. "

-------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: HEKİM
Kavuklu: Dün hekime gittim.
Pişekar: Sonra ne oldu?
Kavuklu: Baktı, etti.
Pişekar: İlaç verdi mi?
Kavuklu: Vermedi.
Pişekar: Demek ki bir derdin yokmuş.
Kavuklu: Bir derdim yok, iki derdim var.
Pişekar: İki derdin mi? Senin ne derdin var ki?
Kavuklu: Tarla, bahçe, inek, öküz.
Pişekar: İki dediydin. Dert dörtmüş.
Kavuklu: Yok iki. İnek tarlaya, öküz bahçeye girmiş.
Pişekar: Devam et.
Kavuklu: Bulduğunu yemiş, zarar vermişler.
Pişekar: Kimin davarı bunlar?
Kavuklu: Muhtarın.
Pişekar: Muhtarla konuşsaydın, zararı öderdi.
Kavuklu: Konuştum, zararı öderim, dedi.
Pişekar: Tamam işte.
Kavuklu: Yarısını peşin verdi, yarısı yarın, dedi.
Pişekar: Helal be muhtar!
Kavuklu: Yarın oldu, yarısını daha verdi.
Pişekar: Yani çeyrek kaldı.
Kavuklu: Kalan iki gün sonra, dedi. Dün süre doldu.
Pişekar: Süre dolmuşsa ne olmuş? İki gün daha bekle.
Kavuklu: Ama süre dolmuştu. Sözünü tutmadı.
Pişekar: Canım eli sıkışıktır. Para bulunca öder.
Kavuklu: Ben de kızdım, hekime gittim.
Pişekar: Hekime değil, hakime gidecektin. Sorun çözülürdü.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU HİKAYE YAZIYOR
Pişekar: Vay Kavuklu, garanti hikaye yazıyorsundur.
Kavuklu: Üstüne bastın, kaldır ayağını.
Pişekar: Sağı mı, solu mu?
Kavuklu: İkisini de.
Pişekar: O zaman yere düşerim.
Kavuklu: Tamam işte, ben de senin yere düşmeni istiyorum.
Pişekar: Yazıyorsun, yazıyorsun da ne kazanıyorsun? Beş kuruş veren mi var? Sal ipin ucunu gitsin.
Kavuklu: Bilmem kaç yıl önce hikaye yazmaya başlarken, para diye bir şey aklımın ortasından geçmedi.
Pişekar: Onu bin kere söyledin ama istemez misin şimdi sana bu hikayeler için, çuvalla para versinler. Bak istemem deme bir küserim bir daha konuşmam.
Kavuklu: Bende yalan yok. Doğru oturur, doğru konuşurum. Kazandığım az bir para ne sana yeter, ne bana yeter. Şu hikayeleri satın  alan olsa pek sevinirim. Benim hikayeleri kitabına alana, bundan para kazananlara kırgınım. Konuştuklarım oldu: Bak kitap basmışsın. Şu hikayeler benim eserim. Hikayelerim lokomotif olmuş, yedi baskı yapmışsın. Ben zor geçiniyorum. Bu durum beni üzüyor. Bana da bir şeyler ver. Ben sana hiç yayınlanmamış hikayelerimden gönderirim, dedim. Sana para yok Kavuklu, sen git dağ başında ulu,  dediler.
Pişekar: Hazıra konuyor, uyanık. Sıkıntısını sen çekiyorsun, kaymağını o yiyor. Çaresi yok mu bu işin?
Kavuklu: Çaresi yok. Ben hikaye yazarım, onlar paraya döndürürler.
Pişekar: Halktan yardım istesek. Bakın Kavuklu geçim zorluğu çekiyor, biraz yardım desek. Bağış kampanyası düzenlesek.
Kavuklu: Benimle eğlenme Pişekar. İnsanlar, hikayelerimi çok beğeniyor, alkışlıyor ama para, bir yardım deyince,  bizden sana  kuruş yok Kavuklu diyorlar.
Pişekar: Yapma ya, denedin mi bunu?
Kavuklu: Tabi denedim. Hikayelerimden okudum. Güzel dediler, övdüler. Geçinemiyorum,  dedim, para, yardım, dedim. Kuruş veren olmadı.
Pişekar: Sanatkara bu yapılır mı? Üç beş kuruş verseler servetleri mi eksilecek?
Kavuklu: Sayın Pişekar Efendi, sen zenginsin. Eve ekmek götürmem gerek. Bir ekmek parası verebilir misin? Borç olarak. Gün gelir öderim.
Pişekar: Ben dilencileri sevmem bilirsin. Sana borç verirdim ama bozuk yok, der ve yürüyüp gider. Pişekar'ın arkasından bakakalan Kavuklu'nun gözleri dolar. Daha sonra gözyaşlarını silen Kavuklu ekmek alamadan evinin yolunu tutar.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR:  HAMAM
Pişekar: Söyle bakalım Kavuklu, gölgeden mi yoksa güneşten mi yürürsün?
Kavuklu: Yazın gölgeden, kışın güneşten yürürüm.
Pişekar: Ya baharda nasıl yürürsün?
Kavuklu: Şemsiye elimde yürürüm.
Pişekar: Evden çıkarken baktın ortalık günlük, güneşlik. Şemsiyeyi almadan çıktın. Yolda yağmura yakalandın. Ne yaparsın?
Kavuklu: Hemen bir evin saçak altına sığınırım.
Pişekar: Oralarda ev yok. İki tarafın çayır, çimen.
Kavuklu: Bir ağaç altına saklanırım.
Pişekar: Görünürde hiç ağaç yok.
Kavuklu: Pişekar, sen benim ıslanmamı istiyorsun. O zaman çayırın orta yerine otururum. Cebimden çıkardığım sabunla bir güzel yıkanırım. Böylece bu haftaki hamam işini aradan çıkarırım. Oldu mu? Hoşuna gitti mi?
Pişekar: Bir de keselenseydin, bir ay hamama gitmesen de olurdu.

--------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: BAYRAM
Pişekar:  Kavuklu, bugün bayram. Öp bakalım elimi.
Kavuklu: Bayram ama neden elini öpeyim?
Pişekar:  Öp haydi, çekinme. Al şu beşliği güle güle harca.
Kavuklu: Parayı cebine sok. İstemem senin paranı. Elini de öpmem.
Pişekar:  Amma naza çektin be Kavuklu. Para az geldi galiba. Beşin yanına beş ekledim etti on. Öp elimi al onluğu.
Kavuklu: Elli de versen o iş olmaz. Senin önünde eğilmem. Ne demek bayrammış, el öpmekmiş? Egonu tatmin etmek için mi bana el öptürmeye çalışıyorsun? Gidiyorsun orada burada çocuklara el öptürmeye uğraşıyorsun. Yaşın büyük, boyun büyük ama aklın küçük.
Pişekar:  Sen istemedin diye ben el öptürmekten vazgeçmem.
Kavuklu: İstersen elini öptürmeye çalışma da tokalaşalım.
Pişekar:  Tamam tokalaşalım ama beş liranı alırım.
Kavuklu: Ne beş lirası, bende beş kuruş yok.
Pişekar:  O zaman tokalaşma da yok, bayramlaşma da yok.
Daha sonra Pişekar uzaklaşır gider.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım


8
EDEBİYAT / Ayşecik İle Yasemin Sultan - Serdar Yıldırım
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım 03 Eylül 2023, 18:25:56 »

AYŞECİK İLE YASEMİN SULTAN
Ayşecik’ in babası sarayın sütçüsüydü. Saray yakınlarındaki bir kasabada küçük bir çiftliği vardı. Her sabah saraya taze süt götürürdü. Çiftliklerinden saray rahatça görülüyordu. İki yıldır Ayşecik arada sırada, “ Baba ben de seninle geleyim. Sarayın nasıl bir yer olduğunu çok merak ediyorum “ der dururdu. Fakat babası Ayşecik’ in kaybolacağından korkar, “ Biraz büyü de o zaman ” derdi. Günlerden bir gün, sabah kahvaltısından sonra babası kızına şöyle dedi: “ Ayşecik artık on yaşına girdin. Kocaman bir kız oldun. Yarın sabah hazır ol bakalım. Sen de benimle beraber geliyorsun. “
Ayşecik bu habere çok sevindi. Babasına sarıldı.  Annesi kızının bu coşkulu sevincine katıldı, üçü bir sevgi yumağı meydana getirdiler.
Ayşecik gün boyu pek neşeliydi. İçi içine sığmıyordu. Heyecandan yerinde duramıyor, eli ayağı birbirine dolaşıyordu. Öğle üzeri mutfakta annesine yardım ederken, iki çay bardağı ile üç yemek tabağını kırmıştı. Tabii ki, bunları isteyerek yapmamıştı. Zaten annesi hiç mi hiç kızmamıştı. Sadece kendisine, “ Ayşecik, ben yemeği sofraya getirebilirim. İstersen masada oturup yemeğin gelmesini bekleyebilirsin, oldu mu canım kızım? ” demişti. Annesinin kızması için sebep yoktu ki…

Ayşecik ertesi sabah süt güğümlerinin at arabasına yüklenmesine yardımcı oldu. Arabaya bindi ve babasıyla birlikte saraya doğru yola koyuldular. Ayşecik sarayın bu kadar büyük olduğunu tahmin etmiyordu. Sarayın iç avlusunda babası süt güğümlerini teslim etmeden önce babasına sarayın içini görmek istediğini söyledi. Bunun üzerine saray görevlilerinden bir kadın Ayşecik’ e yardımcı verildi. Ayşecik kadınla beraber sarayın odalarını, salonlarını gezdi, dolaştı. Bir koridordan geçerken karşıdan gelmekte olan beş kız gördüler. Görevli kadın, Ayşecik’ e en öndekinin Yasemin Sultan olduğunu, bir şey sorarsa cevap vermesini, sözlerine dikkat etmesini usulca söyledi. Yasemin Sultan arkasında nedimeleri olduğu halde yanlarına yaklaştı. Ayşecik’ i bir süre süzdükten sonra görevli kadına dönerek,  “ Evet, misafirimiz kim oluyor? ” diye sordu.
Görevli kadın:  “ Efendim, bu kız sütçünün kızı. Saraya ilk kez geliyormuş. Benden kendisini sarayın içinde gezdirmem istendi. “
Yasemin Sultan: “ Ya demek öyle…Ne kadar güzel ” dedikten sonra Ayşecik’ e dönerek:  “ Sarayı beğendiğinizi umarım, arkadaşım. Adınızı öğrenebilir miyim? “

Ayşecik kendisi ile aynı yaşlarda olan Yasemin Sultan’ ın dostça tavırlarından çok memnun olmuştu. Hele kendisine ‘arkadaşım‘ demesi yok mu?..Bir dakika önceki heyecanını üzerinden atıverdi, rahatladı ve sesine tatlı bir çeşni vererek:  “ Efendim, adım Ayşecik’ tir. Bizim evden saray rahatça görülüyor. Hep merak ederdim, acaba nasıl bir yer diye. İşte sonunda bu amacıma ulaştım. Geldim, sarayı gezdim, gördüm. Gerçekten büyük ve güzel bir yermiş. Hayran olmamak elde değil. Burasını çok sevdim. Bizim evimiz buraya göre oldukça küçük. Fakat ben evimi de çok seviyorum “ deyince Sultan’ ın arkasında duran nedimeler gülüştüler. Yasemin Sultan şöyle bir arkasına dönüp baktıktan sonra hafifçe tebessüm ederek,  “ Ayşecik gel istersen odama geçelim, orada konuşmamıza devam ederiz ” dedi.

Ayşecik ile Yasemin Sultan iki saati aşkın bir süre konuştular, dertleştiler. Sonra nedimeleri öğle yemeği için padişahın beklediğini Sultan’ a haber verdiler. Ayşecik ile Yasemin Sultan yarın sabah yeniden buluşmak dileğiyle ayrıldılar. Ayşecik babasıyla sarayın iç avlusunda buluştu. Süt güğümleri at arabasına yüklenmişti. Arabaya binip evlerine doğru yola koyuldular. Yemekten sonra padişah, Yasemin Sultan‘ a sütçünün kızı ile odasında görüştüğünden haberi olduğunu, bunu yanlış bir davranış biçimi olarak değerlendirdiğini, bir Sultan’ ın alelade bir köylü kızıyla arkadaş olmasının saray erkanı tarafından hoş karşılanmayacağını söyledi.
Bunun üzerine Yasemin Sultan: “ Ayşecik, sizin tarafınızdan biraz olsun tanınsaydı, onun hakkındaki düşünceleriniz mutlaka olumlu olurdu. Ayşecik alelade değil, fevkalade bir köylü kızıdır. İnsanlar giydikleri elbiselere, yaşadıkları çevreye bakılarak değerlendirilemez. Ayşecik…” diye konuşurken, padişah sinirli bir şekilde ayağa kalktıktan sonra; “ Ayşecik veya Fatmacık, kim olursa olsun…Onunla bir daha görüşmeyeceksin!.. İşte bu kadar! ” diye bağırınca Yasemin Sultan ayağa kalktı ve ağlayarak uzaklaştı.

Ertesi sabah babası süt güğümlerini görevlilere teslim ederken Ayşecik saray avlusunda boşu boşuna bekledi. Öğle vakti babasıyla birlikte eve dönerken, cevabını düşünüp bulamadığı soru şuydu: Yasemin Sultan ile görüşmelerinin hangi sebepten ötürü engellendiği?..
Yasemin Sultan Ayşecik ile görüştürülmemesine çok üzüldü. Yemeden, içmeden kesildi. Birkaç gün sonra hastalandı. Yatağında devamlı olarak “ Ayşecik..Ayşecik..” diye sayıklıyor, günden güne sararıp soluyordu. Ülkenin en iyi doktorlarının çabası boşuna oldu. Sonunda padişah Ayşecik’ in saraya getirilmesini istedi. Yasemin Sultan Ayşecik’in gelmesine çok sevindi. Onun berrak bir su kadar temiz ve tatlı sesi hastalığının en iyi ilacı oldu.

Ağlayan gözleri güldü
Yanağında güller açtı
Bir hafta geçti, geçmedi
İyileşti, ayağa kalktı.

Padişah da onu pek sevdi
“İkinci kızım sensin“ dedi
Sevgiyle bağrına bastı
Hatasını bağışlattı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
9
MUĞLA / Küfre Koyu
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 01 Eylül 2023, 13:57:16 »
Küfre Koyu, Yedi Adalar Körfezi'nin kuzeydoğusunda yer alır ve tekne ve yat turlarının vazgeçilmez duraklarından biridir. Derin sularda bulunan bu koy, lodos dışındaki rüzgarlara karşı korunaklıdır ve sakin bir koydur. Azmak Nehri ile birleştiği kısım sığlaşır. Temiz ve berrak deniziyle yerli ve yabancı turistlerin favori koylarından biridir. Ayrıca eşsiz bir gün batımı manzarası sunar. Özel araçla ulaşım biraz zor olsa da, tekne turuyla koya ulaşmak daha rahattır.
10
MUĞLA / Kurubük
« Son İleti Gönderen: GeZGiN 31 Ağustos 2023, 15:51:12 »
Muğla'nın Datça ilçe merkezine 25 km uzaklıktaki Mesudiye Mahallesi'nde, Ovabükü ile Palamutbükü arasındaki yol üzerinde bulunan halkın kullanımına açık, Kurubük koyunda tesis bulunmuyor.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10