Gönderen Konu: Köşk Höyük  (Okunma sayısı 668 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Köşk Höyük
« : 04 Aralık 2022, 01:53:54 »
Köşk Höyüğü, Niğde il merkezine 17 km mesafede bulunan bir höyüktür. Höyük 80 metre çapında 15 metre yüksekliktedir. Kazılarda ulaşılan buluntular Niğde Müzesinde sergilenmektedir. Müze'de diğer buluntular yanında MÖ 4883 yılına tarihlenen bir Kalkolitik ev modeli, birebir ölçülerde sergilenmektedir.

İlk olarak 1961 yılında tespit edilen höyükte kazılar 1981 yılında, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi tarafında Prof. Dr. Uğur Silistreli başkanlığında başlanmış, 1992 yılına kadar sürdürülmüştür. Kazılara 1996 yılında aynı fakülteden Prof. Dr. Aliye Öztan başkanlığında yeniden başlanmıştır.

Höyükte sürdürülen kazılarda iskanın Erken Neolitik Çağ, Geç Neolitik Çağ, Erken Kalkolitik Çağlarda sürdüğü saptanmıştır. Neolitik ve Kalkolitik yerleşmelerde üç yapı katı görülmüştür. Yukarıdan aşağıya I. yapı katı Kalkolitik, II. yapı katı Geç Neolitik, III. yapı katı ise Erken Neolitik evresine tarihlenmiştir. Höyüğün güney yamacında bulunan bir havuz, Roma Dönemi yerleşimin göstermektedir.

I. yapı katı
I. yapı katı duvarları iyi korunmamakla birlikte taş temeller üzerinde kerpiç duvarlar olduğu anlaşılmaktadır. Bu yapı katında üç fırın bulunmuştur. Fırınların yanında iyi sıvanmış yuvarlak ambarlar yapılmıştır. Öğütme taşları, dibekler, havan ve havanelleri ile toprak kaplar, bu alandaki diğer buluntulardır. Oldukça geniş olan bu mekanın ağaç dikmelere dayanan bir tavanla örtüldüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca bir erzak küpünün yanında iki tanrıça heykelciği ile stilize boğa boynuzu şeklinde iki parça bulunmaktadır. Tüm bu buluntulardan mekanın bir kutsal mekan olduğu düşünülmektedir. Tanrıça heykelciklerinin I. ve II. yapı katlarında bulunan örneklerinden daha stilize modeller olduğu belirtilmektedir.

III. yapı katı
Höyüğün III. yapı katında mimari taş temeller üzerine kerpiç duvarlı ve dörtgen planlıdır. Yapıların taban ve duvarlarının özenli bir biçimde sıvandığı görülmüştür. İki odalı bir evde erzak küplerinin konulduğu ayrı bir kiler bulunmuştur.

Yine III. tabakada bulunan çanak çömlek üzerinde insan, hayvan ve geometrik kabartmalar görülmektedir. İnsan figürlerinde ana tanrıçalar ve erkekler betimlenmiştir. Öte yandan İnek; boğa; eşek; keçi; koç; kaplumbağa; antilop; kuş gibi çeşitli hayvan kabartmaları da vardır. III. tabaka çanak çömleğinin bu bezeme çeşitliliği, bu iskandaki insanların günlük yaşamları, inançları ve çevredeki fauna açısından çok geniş bilgi sunmaktadır. Çanak çömlek çeşitliliği oldukça fazladır, meyvelikler, dörtgen kutular, fincanlar, kaseler, uzun ve kısa yuvarlak karınlı çömlekler, küpler, kadın biçiminde çömlekler ele geçmiştir.

Taş aletlerin ağırlık bir kısmı obsidiyenden yapılmıştır, çakmak taşı kullanımı seyrek görülmektedir. Yakındaki Melendiz Dağı'nın zengin obsidiyen kaynakları sunması göz önüne alınırsa bunu doğal karşılamak gerekir. Obsidiyen aletlerde özellikle hançer, bıçak, ok ve mızrak ucu gibi silahlar özenle işlenmiştir. Kemikten yapılma biz, iğne, hançer, tören baltası, mühürler ele geçmiştir.

Gömüler ve insan buluntuları
Ölü gömme geleneği, ölülerini evlerin altına gömdüklerini göstermektedir. Çoğunlukla basitçe gömülmelerine rağmen küpler içinde ya da taş sandukalarla gömülmüş gömülere de rastlanmaktadır. II. tabakada olduğu gibi III. tabaka yerleşiminde de ata kültü olduğu, boyalı bir kafatası buluntusundan anlaşılmaktadır. Kuruyan kafatasının kil ya da alçı ile sıvandığı ve göz çukurlarına siyah taşlar yerleştirildiği görülmektedir. Bir çocuk kafatasında da aynı işlemlerin uygulandığı belirtilmektedir.

Ölüler kişisel eşyaları, içine yiyecek ve içecek konan kaplarla birlikte gömülmektedir.

Höyükte 2008 yılına kadar yapılan kazılarda Erken Neolitik yerleşim tabakalarında 19 insan kafatası bulunmuştur. Bunlardan bir tanesi bir çocuğa ait olup diğerleri kadın ve erkek kafataslarıdır. Bu kafatasları kille sıvandıktan, yine kilden boyun yapıldıktan sonra hasıra sarılarak yerleşme içindeki belli bir odaya konulmuş halde bulunmuştur. Başsız ya da başlı gömütlerin tümü evlerin tabanın altına gömülüdür. On üç kafatasında kil, yüz hatlarını verecek şekilde işlenmiş ve yüzün tümü kırmızıya boyanmıştır. Diğer altı kafatasında benzer işlemler yapılmamıştır.

Bu ölü gömme geleneğinin yerleşmenin sadece Neolitik evrelerinde uygulandığı, Kalkolitik evrede tümüyle terk edildiği görülmektedir.

Neolitik evrede ölü gömme geleneğinin şu şekilde olduğu düşünülmektedir. Önce ölü evin tabanında açılan bir mezara hocker durumunda (dizler göğüse çekilmiş vaziyette) gömülmektedir. Tüm etlerin çürümesi, sadece iskeletin kalmasını sağlayacak kadar bir süre geçtikten sonra, mezarın sadece baş kısmı açılmakta, kafatası, alt çene kemiği ve en üstteki iki omur dikkatlice çıkarılmaktadır. Daha sonra yukarıda belirtilen kille sıvama uygulaması yapılmaktadır.

Höyüğün güney yamacında bulunan mermer havuz 2,5 metre derinlikte olup 23 x 66 metre boyutlarındadır. Havuz, suyunu höyükten çıkan bir kaynaktan almaktadır.

Yerleşmenin yakınındaki Melendiz Dağı, zengin obsidiyen kaynakları vermektedir. Bu sayede hem Neolitik, hem de Kalkolitik yerleşmeler boyunca höyüğün obsidiyen üretiminde ve ticaretinde önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan Ana tanrıça kültü, boğa kültü, tek ve çok renkli çanak çömlek ilişkileri, yerleşimin Çatalhöyük, Canhasan ve Hacılar Höyük benzerlikler gösterdiği, dolayısıyla kültürel bir ilişki içinde olduğunu göstermektedir. Yerleşmenin II. ve III. yapı katlarında görüldüğü üzere, tek renkli seramikler yanında renkli seramikler, bu kültürel bağları göstermektedir. Tüm bu buluntulara göre Köşk Höyük'ün, Çatal Höyük Erken Neolitik'in geç evresi, Çatal Höyük Batı, Canhasan ve Hacılar Erken Kalkolitik dönem kültürleriyle paralellik gösterdiği belirtilmektedir.
« Son Düzenleme: 04 Aralık 2022, 01:55:43 Gönderen: GeZGiN »

Tags: