Hakkari’de kışın sona erip baharın gelmesi yepyeni bir heyecanla Hakkari halkının yeniden dağlarına, yaylalarına kavuşmasını ifade eder. Yayla dönemi çalışma ve bir sonraki kışı daha rahat geçirmek için dört koldan hayata sarılma döneminin de başlangıcıdır. Mayısın ilk haftasından Ekim’in son haftasına kadar üç ayrı yerde, üç ayrı konakta kurulur yayla çadırları.
Birinci dönemin ismi banehî veya berbihar’dır. Berbihar, bahar öncesi demektir ki bu dönemde çadırlar çoğunlukla karlı zirvelerin derin vadilerinde, sulak alanlarda, zirveler ile biçeneklerin (otlak) kesiştiği meralarda binbir çeşit otun, çiçeğin yeşerdiği alanlarda kurulur. Bu, kısa süren ve hafif yüklerle çıkılan bir yayla dönemidir. Koyunlar günde bir kez sağılmaya başlanır. Henüz otlar kalınlaşmamış, yağlanmamıştır. Onun için bu bir aylık dönemde peynir tutulur.
Yaylanın ikinci dönemi Zoma, havaların iyice ısındığı, vadilerin ve alçak kesimlerin hem insanlar hem hayvanlar için bunaltıcı olmaya başladığı zaman
başlar. Haziranın ilk haftası bittiğinde Hakkari insanı için bir kez daha göç zamanı gelmiştir. Binbir çeşit otun ve çiçeğin bir gelin gibi süslediği yaylalar misafirlerine kucak açmış beklemektedir. Yaz mevsimi, yaylaların insanları ve hayvanları çağırdığı büyük bir davet zamanıdır.
Yaylanın üçüncü dönemi ise sonbahar yurdu, sonbaharda gidilen, yerleşilen yer anlamına gelen Payîzevar’dır. Sonbahar yurdu, eylül ayından sonra çıkılan yaylayı ifade etmektedir. Sonbahar yaylası da tıpkı ilkbahar yaylası gibi kısa sürelidir. Yaylada en fazla bir ay kadar kalınır. Çadırlar çoğunlukla köyün arkalarına, tarlalardan uzak olsa da biçeneklerin içine kurulur. Bunun nedeni biçeneklerin biçilmiş olmasıdır. Ancak bir yandan sulak olan yerler yeniden sulanmış yaz yağmurları yağmışsa biçenekler yeniden yemyeşil otlarla bezenmiştir. Bu otlara ajar adı verilir. Buralar hayvanların otlatılması için bulunmaz yerlerdir. Sonbahar yaylasında daha çok teremast denilen kışlık yoğurt tutulur.