Gönderen Konu: Aksaray  (Okunma sayısı 1481 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Aksaray
« : 27 Ocak 2019, 18:29:46 »
Aksaray, 15.06.1989 gün ve 3578 sayılı kanun ile Niğde den ayrılarak il statüsü kazanmıştır. İç Anadolu Bölgesi'nde Niğde'nin kuzeybatısında, Konya'nın doğusunda, Ankara'nın güneydoğusunda yer almaktadır. 396.673 nüfusa (2016) ve 7.626 km² yüz ölçümüne sahiptir.

2016 yılında TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 7 İlçe, 22 belediye, bu belediyelerde 153 mahalle ve ayrıca 177 köyü vardır.

İsmin kökeni
Hitit tabletlerinde Kurşura, İlk Çağ'da Garsaura olarak anılan şehir, Kapadokya Kralı Archeleos zamanında yeniden inşa edilerek Archeleos'un şehri anlamında Archelais adı verilmiştir(Caesar- Kayseri, Herakleia-Ereğli gibi). Türkler Anadolu'ya geldikten sonra ismi Türk diline çekimleyerek Aksaray olarak anmaya başlamış, bazı Osmanlı arşivlerinde Aksara olarak da geçtiği olmuştur. Yaklaşık bin yıldır tarihi adını muhafaza edegelmiştir. Halk arasında ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde II. Kılıçarslan'ın yaptırdığı beyaz saraydan ismini aldığı gibi bir yakıştırma da dolaşmaktadır, resmi ve tarihi dayanağı yoktur.

Tarih
İlkçağ'da Arkhelais adını taşıyan kenti, son Kapadokya kralı Arkhelaos'un Garsuara adlı yerleşmeyi geliştirerek kurduğu sanılmaktadır. Roma İmparatoru Cladius I kente koloniayrıcalığı tanıdı. Ayrıcalık, Anadolu'daki birçok önemli yolun kavşak noktasında bulunan kentin daha da gelişmesine yol açtı. Bizans ile Müslüman Araplar arasında birçok kez el değiştiren şehir Malazgirt Meydan Muharebesi'nin (1071) ardından Türkler'in egemenliğine girdi. Şehirde günümüze kadar gelemeyen Danişmendliler eserleri vardı. Şehirde Danişmend parası basılmıştır. Günümüze ulaşan Danişmendli eseri, kümbet şeklindeki, Hıcıp yakınındaki Bekar Sultan Türbesi'dir. Şehir Arap akınlarıyla virane hale gelmişti. Kılıç Arslan II (1155-1192), yıkık durumdaki Aksaray'ı bir İslam kenti olarak yeniden kurdu, kentin çevresini surla çevirdi, camii, medrese, çarşı, hamam vb. yaptırdı. Azerbaycan'dan getirdiği din bilgini, zanaatkar ve tüccarları kente yerleştirdi. Ticaret yolları üzerinde bulunan Aksaray, Anadolu Selçuklu Devleti'nin önemli merkezlerinden biri olarak gelişti. Selçuklu'lardan sonra Karamanoğulları'nın eline geçti. Bir süre Eretna Beyliği'nin egemenliğinde kalan (1341-1365) ve 1 yıllığına Kadı Burhanettin Devletinin eline geçen kent, Karamanoğulları yeniden egemen oldu. 1396'da Yıldırım Bayezid tarafından ele geçirildiyse de Timur istilasından sonra yeniden Karamanoğulları'nın eline geçti. 1467'de Fatih Sultan Mehmet döneminde Aksaray kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. Aksaray, Cumhuriyet dönemi'nde 1920'de il durumuna getirildi. 1933'te çıkartılan hususi kanunla ilçe olarak kendisinden çok daha küçük olan Niğde'ye bağlandı. Aksaray 1989'da yeniden il oldu.

İbn-i Battuta'nın Büyük Dünya Seyahatnâmesi'nde Aksaray

14. yüzyıl İbn-i Battuta'nın kaleminden kayda geçen bilgiler:

Sultan Bedreddin'in yanında çok kısa süre kalarak Aksaray'a hareket ettik. Burası Bilâd-ı Rûm'un en güzel ve sağlam şehirlerindendir. Her yandan akarsular ve bağlarla çevrilidir. Şehirden üç kanal geçer ve bunlar evlerin içinden akar. Şehrin içinde üzüm bahçeleri, bağlar ve bostanlar vardır. Aksaray'ın koyun yününden üretilen zarif halı ve kilimlerinin dünyada bir benzeri daha yoktur. Bunlar, Şam, Mısır, Irak, Hindistan, Çin ve diğer Türk ülkelerine ihraç edilir.

Aksaray, Irak Sultanı'nın idaresi altındadır. Burada Eretna Beyliğinin naibi Şerif Hüseyin'nin zaviyesine indik. Eretna Beğ, Irak hükümdarının Bilâd-ı Rûm'daki genel valisiydi. Şerif Hüseyin ise Ahiler'den olup, beldede yoldaşları pek çoktur. Bize son derece ikram ve izzette bulunarak aynen diğerleri gibi dostça davrandı.


Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'sinde Aksaray
 
17. yüzyıl Evliya Çelebi'nin kaleminden kayda geçen bilgiler:

Bor kalesinden Aksaray'a gitmemiz
İlk durağımız Ortaköy oldu. Aksaray Sancağı'nda yüzelli akçe payesiyle ayrı bir kazadır. Geniş ve ürünü bol bir kaza olup bağ, bahçe, cami ve mescidi olan gelişmiş bir köydür. Bu köye bağlı otuzaltı adet nahiye köyleri vardır. Buradan kuzey tarafa doğru gidip köylerden geçilir. Bir menzilde Harvadalı Köyü'ne inilir. Burası da meyvesi bol, verimli, güzel, hanı, hamamı ve cami olan bir Müslüman köyüdür. Aksaraynahiyeleri köylerindendir. Buradan da kuzeye doğru giderek Aksaray şehri vardır.

Beyaz Saray
Bu şehrin Şem'un Safâ'nın isteği ile yapıldığını söylerler. Hükümdardan hükümdara geçtikten sonra Herakl adlı kralın oğlu Helena'nın elinde iken, adı geçen kral, Arap kavminin üzerine sefer açmıştır. Binlerce pis askeri ile Şam üzerine giderken, Safraz denilen yerde yenilgiye uğramış ve kendisi de ölmüştür. Yerine, oğlu Mikale kıral olmuştur. Sonra bununda elinden Melik Mesud'un oğlu İzzeddin Kılıç Arslan 569 tarihinde burayı almıştır. Fetihten sonra bu şehirde nice büyük evliya oturduklarından, bu şehre birçok tarihçiler "Sâlihler yeri" demişlerdir.

Aksaray denmesinin sebebi
Kılıç Arslan'ın taht merkezi olması dolayısı ile ona büyük bir saray yaparlar. Saray giriş kapısının sağında ve solunda tunçtan iki adet heybetli arslan heykeli varmış. Bu saraya bir kötülük yapılmak istense, yapmak isteyen kişi, bu arslanların ağızlarından saçtığı kıvılcımlardan helâk olurmuş. Bu saray uzaktan bembeyaz göründüğünden, bulunduğu şehire de Aksaray demişler. Rumlar bu şehre halen Pegahelna derler.
Şehir, sonra Karamanoğlu Yakub Bey'in eline geçmiş ve ondan da Yıldırım Beyazıt Hân'ın eline geçmiştir. Hâlen Osmanlı Devleti'nin elinde olup, Gâzi Süleyman Hân kaydı üzere Karaman Eyâleti'nde sancakbeyi merkezidir. Kanun üzere, yılda beyine yirmi kese gelir olur. Beş yüz askere sahip bir tuğlu mirlivadır. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebeliler ile bin askeri olur. Yüzelli akçelik şerif kazadır. Kadısına senede beş kese gelir olur. Müftüsü, nakîbi, kethüdâ yeri, yeniçeri serdârı, kale dizdârı, muhtesibi, şehir subaşısı, âyân ve eşrâfı, saygın zâtları vardır.

Aksaray Kalesi
Geniş bir alanda, büyük bir ırmak kenarında dört köşeli, taş yapılı, sağlam yapılı bir kaledir. Şehrin ortasında yapılmıştır. Burç ve kuleleri çok yüksek değildir. Bütün burçları, dişleri ve bedenleri ile mazgal delikleri, hesaplı olarak düzenlenmiş kuleleri hep birbirine bakar. Kuşatma sırasında, her kulenin güçlü savaşçıları tüfek ile kuleleri korurlar. Hisarları tarafında beş kapısı vardır. Küçükkapı batıya bakar. Demirkapı kıbleye açılır. Keçikapısı da kıbleye doğru açılır. Ereğlikapısı güneye doğru, Konyakapısı da batı tarafına açılır. Bu kapıların nöbetçileri, vergi alan muhtesib kimselerdir. Kale içinde isyancılar zamanında buğday saklamak için ambar yapılmıştır. Cephaneliği yoktur. Ramazan ayında ve başka şenliklerde atılan büyük topları vardır.

Camileri
•   Karamanoğlu İbrahimbey Camii(Ulu Camii)
Eski bir ibâdet yeridir. Dört kemer üzerine kargir kubbeli bir camidir. Cami içinde oniki adet sütun ile iki adet sanat eseri kapı vardır. Minberi, müezzinler yeri sade ve güzeldir. Yuvarlak minaresi camiden uzak olup, cami kubbeleri kireçle örtülüdür.
•   Şeyh Hamid Veli Camii
Şeyhler Mahallesi'nde, kubbeli, bir minareli camidir.
•   Debbağlar Camii:
Kireçle yapılmış, cemaati bol bir camidir.
•   El-Hac Seyyid Hasanefendi Camii
Başköprü yanında güzel bir camidir. bunlardan başka doksansekiz adet mescidi vardır.

Medreseleri
•   Yılancık Medresesi
eski bir yapıdır.
•   Sulu Medrese
çeşitli bilimler yeridir.
•   Karamanoğlu Camii Medresesi
bu medresenin öğrencilerine ve hocalarına vakıf tarafından aydan aya aylık ve erzakları verilir. Ayrıca parasız görev yapan dersiâmları da vardır. Halkı fıkıhçı olup ferâiz ilmini atalarından beri okuya gelmişlerdir.
Bu şehirde özel Kur'ân okulları yoktur. Fakat Kur'ân hâfızları pek çoktur. Şehir onyedinci örfi iklimdedir. Ortasından akan Uluırmak, imâreleri sulayıp Alâaddin köprüsünden geçer. Bursa gibi her evden su akar.

Ziyaret yerleri
Bu şehirde yedi binden fazla büyük evliyânın yattığı söylenmektedir. "Dâr'ül-ervâh" denilen bu yere nice defalar nur inmiştir. Üzüntülü olan bir kimse burayı ziyaret etse üzüntüsü gider.
•   Şeyh Hamid Veli; Rum diyarı irfân ehlinin başıdır. Üstü açık bir kubbede medfûndur. Çoğunlukla saralı kimseler ziyaret ederler. Buna yakın
•   Şeyh Kemal Sultan olgunluk yolunda tamama ermiş büyük bir zattır. Bunun yanında
•   Şeyh Pertevi Sultan, Yesevî tarihinde yahşi bir erdir.
•   Kırkkızlar; çoğunlukla kadınlar ziyaret ederler.
•   Şeyh Necmeddin Kibri,
•   Bedreddin Sultan Veli,
•   Hımarlı Dede Sultan şehir içindedir.
•   Şeyh Gaznevî Sultan ve
•   Şeyh Hakîkî bin Şeyh Hamid Veli: El-hac Bayram Veli öğrencilerinden olup, Ankara'da ledün ilmini tamamlayıp Aksaray'da Bayramî tarikatinde öncü olmuştur.
•   Şeyh Butak, Taşpazarı Mahallesi'nde medfûn olup gönül erbâbının ziyaret yeridir. Cennetderesi semtinde Çelebilik ziyareti ve bunun üst yanında Hızırlık ziyareti vardır.
•   Kılıç Arslan Sultan'ın kabirleri de Hızırlık ziyaretgâhındadır. Bu Hızırlık'a yakın
•   Şeyh Hamza, Bayrami tarikatinin büyük zâtlarındandır. Bir de
•   Şeyh Hızır Efendi ziyareti vardır.
•   Somuncu Baba türbesi
•   Zinciriye Medresesi

Aksaray'dan bir menzilde Saratlı Köyü'ne, oradan Ürgüp kazası içindeki Dübani'ye geldik. Halkı Müslümandır. Oradan Muşkara'ya ve sonra da Kayseri Kalesi'ne geldik. (Evliya Çelebi-Seyahatname)

« Son Düzenleme: 27 Ocak 2019, 18:36:49 Gönderen: GeZGiN »

Tags: