Bu Hafta Türkiye'nin batıya açılan kapısı Edirne diyarındaydık hem kakava şenliklerine katılmak hemde tarihi dokuyu tekrar görmek için c.tesi akşamı yola koyulduk sabah karşı şenliklerin yapıldığı meydana vardık. Biz biraz geç gittiğimiz için c.tesi akşamı yaşanan çoşku kalmamıştı. gelen konuklar Az da olsa Karnavalı andıran alanda, davul zurna eşliğinde renkli giysileriyle dans eden Romanlara eşlik etti. Kakava şenlikleri, sabah gün doğarken Roman gençlerin yeni yılın bol ve bereketli geçmesi için Tunca Nehri'ne girmesi ile sona erdi bizde rotayı edirne içindeki tarihi mekanlara çevirdik ilk durağımız Dar-ül-şifa oldu. Sultan II. Bayezid Külliyesi Darüşşifası, yeni adıyla; Trakya Üniversitesi Edirne Sağlık Müzesi, yüzyıllar önce ruh hastalarının su ve müzik sesiyle tedavi edildiği bir hayır kurumuydu
Fotoğrafta müzikle tedavi olan bir hasta görüyorsunuz
Bazı metinlerde "bimarhane" ve genellikle halk ağzında "Tımarhane" şeklinde akıl ve ruh hastalarının ayrı bir yerde tedavi edildikleri yer olarak da kullanılmakta ve söylenmektedir. Aslında "Timar" tıp dilinde, bir hastaya veya yaralıya bakma, hizmet etme demek olup bu işi yapanlara da "Timarcı" denir. "Hane" ise "ev" veya "yer" demek olduğuna göre ""Timarhane" hasta bakılan, tedavi edilen yer demek olmaktadır.
Yine aşağıdaki fotoğrafta Melankolik (Kara Sevdalı) ve Divane akıl hastasını görmektesiniz.
