Gönderen Konu: Karadeniz’in iki saklı koyu  (Okunma sayısı 11516 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7751
    • insan ve doğa
Karadeniz’in iki saklı koyu
« : 24 Ekim 2011, 09:11:43 »
Karadeniz kıyısındaki Ormanlı ve Çilingoz koyları... İstanbul’a bu kadar yakın aynı zamanda bu kadar uzak her keseye uygun bu adresleri öneririm.



Bu kez biraz yakınlardan, Karadeniz kıyısındaki iki koydan bahsedeceğim. Bu koyları sanırım sadece çevrede oturanlar biliyor, onlar keyfini çıkarıyor. Bu aylarda sessizliğe bürünen iki koyun kumsalında Karadeniz’in beyaz köpüklü dalgaları oynaşır.
İstanbul’dan TEM yoluna çıktığımda, yağmur yağıp yağmamak arasında tereddüt ediyordu. Önce Çatalca’ya saptım. Bir kaç kez yemek yediğim Merkez Lokantası’na uğramaya niyetlenmiştim ama kapandığını öğrenip, üzüldüm. Subaşı köyünden sağa, Terkos Gölü istikametine dönüp, Kestanelik, Çanakça, Dağyenice köylerini geçtim. Ormanlı köyüne vardım. Yol boyunca, Terkos’un uzantısı olan küçük koyların kıyısındaki derme çatma lokantalarda, mangalların üstüne dizilmiş takoz palamutlar, etrafa iştah açıcı koku yayıyordu. Eğer ekmeğe düşkünseniz, Ormanlı köyündeki fırına uğramadan gitmeyin. Odun ateşiyle pişen ekmek öylesine lezzetliydi ki, yanına katık bile istemiyordu.
Renklenmeye başlamış ormanlık yoldan geçip, ilk koya vardım. Tepeden manzara oldukça ilginçti. Karadeniz burada, Akdeniz’e özenip rengini bir kaç ton açmıştı. Yani koyu lacivert, maviye doğru degrade olmuştu. Beyaz kumlu sahili döven beyaz dalgalara bakılırsa, hırçınlığından taviz vermemişti. Bir kaç kilometre uzunluğundaki sahil, insanda yaz arzuları uyandırıyordu.
Otomobilin bagajından ocağımı çıkartıp kendime okkalı bir kahve yaptım. Karşımda uzanan uçsuz bucaksız Karadeniz manzarasına karşı sessizliğin tadını çıkardım.



ORMAN VE DENİZ
Fotoğraf çeke çeke gittiğim için ikinci koya varışım uzadı. Ormanlı’dan sonra rotayı Saray istikametine çevirdim. Yalıköy sapağından sola dönüp, Aydınlar ve Binkılıç köylerini geçince, gideceğim Çilingoz Koyu’nun oku göründü. 17 kilometrelik bozukça bir yoldu. Yavaş gitmek zorunda kaldığım için, yol bana daha uzunmuş gibi geldi. Ama yolun sonunda karşıma çıkan koyu görünce, bu kadar zahmete değdiğini düşündüm. Çilingoz, denize dik inen kayaların oluşturduğu tabii bir korunak içindeydi. Yani Karadeniz’in öfkeli rüzgarlarına kapılarını kapatmıştı. Koyun, geniş bir kumsalı vardı. Kumsaldan sonra ise orman başlıyordu. Bu koya, bagajınıza gerekli kumanyaları ve mangalı yükleyip, günü birlik gidebilirdiniz.
Çilingoz’u, Amasra- Cide arasındaki Gideros’a benzettim. Orası da kapalı bir korsan barınağıydı ve ormanla kucaklaşmıştı. Kumsalda bir restoran vardı. Aşçı mangalı yakmış, köfteleri çeviriyordu. Bir porsiyon da benim için koymasını söyledim. Çoban salataya zeytinyağını bol koymasını tembihledim. Deniz kıyısındaki yalnız bir masada, ıslak rüzgara karşı köftenin tadını çıkardım.
Bayram tatilinde, kentin kalabalığından kaçmak isteyenlere bu rotayı öneririm.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/19053652.asp
« Son Düzenleme: 24 Ekim 2011, 09:13:14 Gönderen: GeZGiN »

Tags: