Gönderen Konu: Hangi Makineyi Almalıyım?  (Okunma sayısı 2593 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Hangi Makineyi Almalıyım?
« : 19 Ocak 2016, 04:16:00 »
Hangi makineyi almalıyım?

Bana ne önerirsin?

İşimi hangi makine görür?

Makine alırken nelere dikkat etmeliyim?

Yukarıdaki sorularla neredeyse hemen hemen her gün karşılaşıyorum. Verdiğim cevap ise hep aynı; “Bilmiyorum”.



Böyle bir cevap verince şaşıran çok oluyor. “Nasıl yani?” diyorlar. Bu sefer de şöyle bir açıklama yapıyorum; “Sizin nasıl bir makineye ihtiyacınız var, bunu ben bilemem. Hangi makinenin sizin işinizi göreceğini, en iyi siz bilirsiniz.” Yani bir başkasının “Şunu al”, “Bunu al” demesine kulak asmayın. Ne ağırlıklı fotoğraflar çekecekseniz ona göre makine almanız gerek.



Şunu da unutmayın ki, fotoğrafın mantığını bilen insan, her türlü makine ile güzel kompozisyonlarda fotoğraf çekebilir…

Bana yukarıdaki sorularla gelenlerin birçoğu, makineleri tanımadığı ve özelliklerinin ne işe yaradığını bilmediği için bu soruları soruyorlar. Hangi makineyi alacaklarına karar veremedikleri için herkesin dediğini dikkate alıyorlar ve içinden çıkılmaz bir durumda kendilerini buluyorlar. Ancak araştırarak öğrenseler, o zaman kendileri daha iyi karar verebilecekler.

Bu yazıda sizleri, makineler ve özelliklerinin ne işe yaradığı konusunda yüzeyselde olsa elimden geldiğince bilgilendirmeye çalışacağım.

Umarım işinize yarar…

Perde hızının önemi:
Kendimden örnek vermek istiyorum. Gazetede foto muhabiri olarak çalışırken ilk aldığım makine 8.2 megapikseldi (MP). Ancak perde hızı 1/4.000 saniyeydi ve saniyede 2.8 kare çekiyordu. Genellikle eylem ve miting fotoğrafları çektiğim için, polisle göstericilerin çatışmalarını fotoğraflamakta makinem yetersiz kalıyordu. Bende 4,2 MP ve perde hızı 1/16.000 saniye olan, saniyede de 8-12 kare çeken başka bir makine aldım. Türkiye’deki birçok gazetenin baskı kalitesi için 4.2 MP yetiyordu. Bu makine profesyonel bir makine olmasından dolayı, ekipmanla birlikte foto muhabirlerin tüm ihtiyaçlarını karşılıyor.

Yani siz manzara-doğa ağırlıklı fotoğraf çekecekseniz, o zaman perde hızınızın yüksek olmasına ve saniyede 10 kare çekmenize gerek yok. Ancak spor karşılaşmalarını çekecekseniz, ya da hareket netliliğine dair bir fotoğraf yakalayacaksanız o zaman yüksek perde hızına ihtiyacınız olacak.

Megapikselin önemi:
İlk aldığım makine 8.2 mp’di. Ancak ihtiyaçlar doğrultusunda perde hızı fazla olan ancak mp’i daha düşük bir makine aldım. Yukarıda da dediğim gibi, gazetede 4.2 MP işimi hayli hayli görüyordu. Ancak daha sonra gazeteden ayrılıp bir reklam ajansında çalışmaya başladım. Bilboardlar, pankartlar, bina ve araç giydirmeleri yapıyoruz. Burada kullandığım makinelerden biri 16 MP diğeri ise 22 MP. Yani fotoğrafların çok büyük baskısını alacaksanız, o zaman MP’nizin yüksek olması lazım. Ancak fotoğrafların büyük baskısını sadece MP belirlemiyor. Görüntü algılayıcınızın büyüklüğü de önemli unsurlardan biri.

8 MP’lik makine genelde orta düzeyde fotoğrafla ilgilenen herkesin işini görür. Hatta profesyonellerinde işini görür. Ancak teknolojik açıdan firmalar sürekli daha üst makineler çıkartıyor ki, tüketiciler yeni olanı alsın… Yani bizim açgözlülüğümüzden dolayı…

Görüntü algılayıcının büyüklüğü ve baskı boyutu ilişkisi
10 MP olan bir dijital kompakt makine ile 10 MP olan DSLR bir fotoğraf makinesi baskı ve görüntü kalitesinde aynı kaliteyi vermez. Çünkü kompakt makinenin görüntü algılayıcısı daha küçüktür. Örneğin aynı MP’deki iki makineden, kompakt makine ile çektiğiniz fotoğrafı en fazla 20*30 ebadında sorunsuz bastırabilirken, bu ölçü DSLR makinede 35*50’ye çıkabilir.

Tabi DSLR fotoğraf makinelerinin kendi içlerinde de bu ölçü değişiyor. Bunun nedeni ise; ‘Optik Çarpan’. Yani yine görüntü algılayıcının boyutunun DSLR fotoğraf makinelerinde de farklılık göstermesi. Aynı örnek üzerinden gidecek olursak, optik çarpanı 1,5 olan bir DSLR fotoğraf makinesinde sorunsuz baskı ebadı 35*50 iken, aynı MP’ye sahip, ancak çarpanı 1 olan bir DSLR ile çekilmiş fotoğrafı 70*100 boyutunda sorunsuz bir şekilde bastırabiliriz.



Obejktif ve çarpan ilişkisi:
Eğer çarpanınız 1.5 ise, kullandığınız objektifi bu katsayıyla, yani 1.5 ile çarpmanız gerek. Çünkü 50mm bir objektif taktığınızda, görüntü algılayıcınızın ufak olmasından dolayı o objektifi 75mm (50×1.5=75) olarak görürsünüz. Makinenizin çarpanı 1 ise, o zaman 50mm’yi yine 50mm olarak görürsünüz (50×1=50).

Daha iyi anlamanız için şöyle bir örnek verebilirim. İki makineniz var diyelim. Birinin çarpanı 1, diğerinin ki ise 1,5. İkisine de aynı marka ve model 50mm objektif taktınız. Çarpanı 1 olan makine ile çektiğiniz fotoğraf, çarpanı 1,5 olanla çektiğinizden daha geniş bir alanı gösterir.

Piksel (ASA-ISO) sorunu
Görüntü algılayıcının ışığa duyarlılığını artırmak için ASA’yı artırırız. Bu da ışığın az olduğu ortamlarda daha kolay fotoğraf çekmemizi sağlar. Yani enstantane süresini kısaltır ve görüntünün daha kolay oluşmasını sağlar. Kimileri ASA’ya ISO der. İkisi de aynı şeydir. Biri Amerikan Standartları Birimi, diğeri de Uluslararası Standartları Birimi anlamına gelir. Ancak ölçülerin büyüklükleri aynıdır. O nedenle ASA ya da ISO dememizin pek bir önemi yok. Önemli olan bu ölçüleri artırdığımızda, ışık iyi kavranamadığı için fotoğraflarımızı oluşturan noktalardan bazılarının hatalı olarak üretilmesidir. Yani kimilerinin dediği gibi ‘kumlama’ yapması.

Ufak makinelerde elektronik aksam birbirini manyetik olarak etkilediği için piksel sorunu çok fazla olur. Büyük makinelerde bu etkileşim az olduğundan, ASA’ı yükseltmeniz küçük makinelerdeki gibi çok fazla piksel sorununa neden olmaz.

Ayrıca görüntü algılayıcısı büyük olan makinelerde piksel sorunu daha az olur.

Yani gece fotoğrafçılığı yapacaksanız, o zaman olabildiğince yüksek ASA’ya çıkan ve piksel sorunu az olan bir makine almanız gerekir. Ama genelde gündüzleri fotoğraf çekecekseniz, o zaman ASA değerinin ne kadar artırılabildiği önemli değil.

SD kart mı? CF kart mı?
Hafıza kartları çok ufak olmasına rağmen, hepsinin kendi içlerinde işletim sistemleri vardır. Makineniz (eğer alım gücünüze uygun ise) hem SD hem de CF kartla çalışan bir makine olsun. SD kart takılıyken arka arkaya 10-15 kare çektiğimizde, SD kartın bu fotoğrafları 10 saniyede hafızasına aldığını varsayalım. Ayrıca SD kart fotoğrafları hafızasına alırken, yeniden fotoğraf çekmenize izin vermez. Eğer CF kart takılı olsaydı, bu fotoğrafları daha kısa sürede hafızasına kaydedecekti ve bu süre içinde yeniden fotoğraf çekmenize de izin verecekti. Ancak CF kartların da kendi içlerinde hızları değişiyor. O nedenle CF kart alırken de, yüksek hızlı olanı almanızı tavsiye ederim. Ama tabi hızı arttıkça fiyatı da artıyor. Bütçeye de dikkat etmek gerek.

Objektifin açısı
Eğer portre fotoğrafları çekecekseniz 70-135 mm arasında bir objektif kullanabilirsiniz. Eğer mimari fotoğraflar çekecekseniz, o zaman geniş açı objektif kullanmanız gerekir. Kuş fotoğrafçılığı yapacaksanız, oldukça uzağı görmeniz gerektiğinden tele objektif kullanmalısınız. Eğer çiçek-böcek çekecekseniz, o zaman makro objektif almanız gerekir.

Sözün özü, makineyle birlikte verilen objektif işinizi görmeyebilir ve o objektife boşu boşuna para ödemiş olursunuz.

Öte yandan çok uzun aralıklara sahip olan objektifler de var piyasada. Mesela 18-200mm gibi. Hem geniş açı, hem normal, hem de tele objektif olarak kullanabileceğiniz ve ikide bir objektif çıkartıp takmayacağınız için bu objektifi almak mantıklı geliyor. Ancak zoom aralığı arttıkça, o objektiflerin içerisindeki mercek sayısı da artıyor. O zamanda ışık, objektiften makineye ulaşıncaya kadar her bir mercekten geçerken kırılarak giriyor ve kontrastı düşüyor. Sabit objektifler diyafram açıklığının yanında az sayıda mercek içermesinden dolayı da, keskin ve canlı renklerde görüntüler elde ederler.

Bütçenizin durumu
“Bu özelliklerin hepsinin bir makinede toplanmış olanı yok mu?” diye soranınız olmuştur kendi kendine. Elbette var. Ancak 12 bin Euro civarında. Üstelik sadece makinenin gövdesi bu fiyat. Flaş ve objektif takımı da 4 bin Euro yapsa, Türk Lirası olarak toplam 32 bin lira ödemeniz gerekecek. E herkeste de o kadar para yok. O zaman MP’si yüksek bir makine alacaksak, düşük enstanteneli alabiliriz. İlla saniyede 5-10 kare çekmemize gerek yoktur. Ya da gündüz fotoğraf çekeceksek, noise sorunu olup olmaması bizi pek fazla ilgilendirmeyecektir. Öte yandan fotoğrafları çok fazla büyütmeyeceksek, düşük MP’ye sahip ve görüntü algılayıcısı da küçük olan bir makine de alabiliriz. Yani yöneleceğiniz fotoğraf türü ne ise, ona uygun makine almalısınız. İhtiyacınızdan fazlasına ekstra para ödemenize gerek yok. Bunun içinde, aradığımız özellikleri olan makineleri almalı, bazı özelliklerden feragat etmeliyiz. İşte o zaman bütçemize uygun bir makine alabiliriz.

İkinci el
İkinci el DSLR alırken dikkat etmeniz gereken en önemli unsur çekim sayısıdır. Yani o makine ile daha önce kaç adet fotoğraf çekildiğidir. Bu rakam fazlalaştıkça perdenin ömrü azalır. Basit makinelerde 30.000 kare, profesyonel makinelerde 300.000 kareye kadar çıkan perde ömürleri vardır. Ancak bahsettiğim çekim sayısını gözle göremezsiniz. Ancak bir bilgisayar programı yardımıyla, yada teknik serviste öğrenebilirsiniz.

Onun haricinde dış görünüş aldatıcı olabilir. Örneğin, makinenin dışı çok kötüdür. Fotoğrafçı onu sürekli çantasında taşımıştır. Sürtünmeden dolayı köşesindeki boyalar dökülmüştür. Ama perde sayısı çok azdır. İçi tertemizdir yani. Yada fotoğrafçı makinenin etrafını bantla sarmış, 4-5 yıl boyunca o bantla kullanmış, sonra satacağı zaman o bandı çıkarmış olabilir. O zaman makine deyim yerindeyse cillop gibi gözükür. Sanki ambalajını daha yeni açmışsın gibi. Ama perde sayısı o kadar fazlalaşmıştır ki, satın aldıktan 1-2 ay sonra makine elinde kalır.

İkinci el makine alırken, makinenin gövdesinde, köşelerinde, sık kullanılan-basılan ve çevrilen düğmelerinde aşınma-boya dökülmesi olup olmadığına bakın. Objektifte çizik, darbe izi var mı diye bakın. Zoom ve netleme halkalarının rahat dönüp dönmediğini kontrol edin. Vidalarda ve ek yerlerinde açılma izleri var mı?

Fonksiyonlarını ve düğmelerini tek tek kontrol edin, çalışır durumda mı diye.

Son olarak da bir kare çekerek bilgisayara atın ve photome gibi bir software ile perde çekim sayısının kaçta olduğunu öğrenin.

Sirkecideki dükkanlardan eğer ikinci el makine alırsanız, size 1 ay ile 1 yıl arasında çeşitli garanti süreleri veriyorlar. Bunun için kartvizitlerinin arkasına makinenin seri numarasını, makineyi aldığınız tarihi ve garanti süresini yazıp size verirler. Herhangi bir şey olduğunda makineyi götürüp, size verdikleri kartviziti göstermeniz yeterli olur. Ancak bu dükkanlar arasında da güvenilir olanı tercih etmenizi öneririm. Bazen kullanıcı hatası diyerek, bazı dükkanların makineyi yaptırmadıklarını da ne yazık ki duydum.

Bu anlattıklarıma göre şu soruları sizin yanıtlamanız gerekiyor:

Ne fotoğrafları çekeceksiniz?

Fotoğraflarınızı nerede kullanacaksanız?

Fotoğraflarınızı en fazla hangi boyutta bastıracaksınız?

İşinizi kaç MP’lik makine görür?

Bütçenizin durumu nedir?

Çekeceğiniz fotoğraflara göre en uygun objektif hangisi?

Işığın az olduğu ortamlarda mı fotoğraf çekeceksiniz?

En yüksek kaç enstantene hızına sahip olan makine işinizi görür?


Tags: