Gönderen Konu: Antik Yunan Tarihi  (Okunma sayısı 15918 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7758
    • insan ve doğa
Antik Yunan Tarihi
« : 13 Ekim 2009, 11:32:55 »
Demokrasinin temellerinin atıldığı, dili yüzyıllarca ve bu gün bile hala bilim dili olarak kabul edilen, modern batı dilinin anası, mitolojisi ve tiyatrosu ile etkileyici ANTİK YUNAN. Toplumsal ve siyasal yapısıyla batı’nın düşünsel ve siyasal tarihine kaynaklık etmiştir.

Yunan medeniyetinin başlangıcı ve bitişi hakkında kesin ya da dünyaca kabul görmüş herhangi bir görüş yoktur. Genel olarak Roma İmparatorluğu'ndan önceki dönemler Antik Yunan tarihi olarak değerlendirilir. Bazı tarihçiler M.Ö. 1150 yılında yıkılan, Yunanca konuşan Miken uygarlığını da Yunan tarihi içerisinde değerlendirirler. Buna rağmen birçoğu ise Miken uygarlığını etkilemiş olan Girit Uygarlığı'nın daha sonraki Yunan kültürlerinden çok farklı olduğunu öne sürerek sınıflandırmayı ayrı yaparlar.

Günümüzde Yunanistan'da okul kitaplarında "eski zamanlar", Miken felaketiyle başlayan ve ülke topraklarının Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesine kadar olan 900 yıllık bir dönemi kapsamakta olup, sanat, kültür, ve politika temelinde üç bölüme ayrılabilir
Tarihî dönemler Yunan karanlık çağları ile başlar (M.Ö. 1100 - 800). Bu dönemde sanatçılar amforalar ve çeşitli çömlekler üzerine üçgen, kare, çember gibi geometrik şekiller yapmışlardır. Arkaik Dönemler'de ise ayakta duran gerçekçi gülümsemelere sahip heykeller yapılmıştır (M.Ö. 800 - 490). Klasik Dönemde sanatçılar Parthenon gibi eserler vermeye başlamışlardır (M.Ö. 490 - 323). Büyük İskender'in ülkeyi fethiyle başlayan ve aynı adla ya da Helenistik Dönem diye anılan dönemde ise (M.Ö. 323 – 146) Antik Yunan Kültürü Mısır ve Baktria kültürüne de katkıda bulunmuştur.
Geleneksel olarak Antik Yunan döneminin başlangıcı M.Ö. 776'da ilk Olimpiyat Oyunları'nın yapılması olarak alınır. Ama birçok tarihçi Yunan Kültürü'nün geçmişini M.Ö. 1000'lere kadar yayar. Fakat çoğunlukla kabul gören bitiş tarihi M.Ö. 323'te Büyük İskender'in ölümüdür. Bir sonraki dönem ise Romalıların ülkeyi ele geçirmesiyle başlayan uyum dönemidir. Fakat bu konuda da tartışmalar vardır. Bazı tarihçiler Yunan kültürünün 3. yüzyıl'da Hıristiyanlık'ın çıkışına kadar ufak değişimlerle devam ettiğini öne sürerler.

M.Ö. 8. yüzyılda Miken Uygarlığı'nın çöküşe geçmesi ile Yunanistan, Karanlık Çağından çıkmaya başladı. Gerek kültürel gerekse toplumsal alanda büyük canlanmalar başladı. Okuryazarlık kayboldu ve Miken yazısı unutuldu. Fakat Yunanlar Fenike Alfabesi'nden Yunan Alfabesini yarattılar. [2] M.Ö. 800'lerde ilk yazılı kayıtlar görülmeye başladı. Yunanistan, daha sonra tüm Yunan coğrafyasına model teşkil edecek olan, her adanın, vadinin ve ovanın, deniz ya da dağ sınırları ile birbirinden ayrıldığı, kendi kendini yöneten küçük yönetim birimlerine ayrıldı.
Nüfus M.Ö. 800'den 350'lere kadar tahminen 700.000'lerden 8-10 milyona kadar çıktı ki bu tarıma elverişli arazilere oranla olması gerekenin çok üstündeydi. Bu nedenle M.Ö. 750'lerden itibaren Yunanlar her yönde koloniler kurmaya başladılar.

İlk olarak doğuda Anadolu Yarımadası'nın Ege Denizi kıyıları kolonize edildi. Daha sonra Trakya ve Kıbrıs adasında koloniler kuruldu. Marmara Denizi çevresi, Anadolu'nun Karadeniz kıyıları ve hatta günümüzdeki Ukrayna kıyıları bile sömürgeleştirildi. Bunun yanısıra doğuda İllirya (Balkan Yarımadası'nın Adriyatik Kıyıları), Sicilya, İtalya'nın doğu uçları ile Fransa'nın güney kıyıları, Korsika, Libya ve Mısır'da bile Yunan kolonileri kurulmuştur. Günümüz modern şehirlerinden Siracusa (Συρακούσαι) Sirekuse Kolonisi, Napoli (Νεάπολις) Neopolis Kolonisi, Marsilya (Μασσαλία) Massaliya Kolonisi ve İstanbul (Βυζάντιον) Bizantion Kolonisi tarafından, koloni devleti olarak kurulmuş olan yerlerdir.

Milattan önce 6. yüzyıla gelindiğinde Yunan dili ve kültürü coğrafi olarak topraklarının kapladığı alandan çok daha geniş bir alanda etkiliydi. Yunan sömürgeleri dinî ve ticari yönden geldikleri şehirlere bağlı olsalar da politik yönden kendi kontrolleri kendi ellerindeydi. Eski Yunanlar hem anayurtlarında hem de kolonilerinde kendilerini bağımsız küçük topluluklara bölmüşlerdir. Pólis adı verdikleri şehirler Yunan hükûmetinin ana birimleri olmuşlardır.
Bu dönemde hem Yunanistan'da hem de denizaşırı sömürgelerinde büyük ekonomik gelişmeler olmuş hem de insanların yaşam standartları oldukça iyileşmiştir. Tüm bu gelişmeler Yunanistan'ı dünyanın en büyük ekonomisi hâline getirdi. Bir Yunan işçisinin günlük ücretinin, zenginliği dillere destan Mısır'lı işçilerinkinden 4 kat fazla olması bu ekonomik refah döneminin en açık kanıtlarındandır.

Genel yaşam
Antik Yunanistan'da herkes gün içinde görevlerini yapar ve dinî görevlerini aksatmamaya çalışırdı. Atina gibi büyük şehirlerde sık sık festivaller düzenlenirdi, bu festivallere katılmak bir görevdi. Festivallerde tanrılara müzik, şiir, drama türlerinde hediyeler sunulurdu. Atina'lılar birbiri ardına festivalleri olmasıyla övünürlerdi. Büyük Panhellenik (tüm Yunan şehirlerinden katılımcıların bulunduğu) festivaller Olympia, Delfi, Nemea ve Isthmia gibi yerlerde düzenlenirdi. Bu festivalerde yarışmalar düzenlenir ve kazanan şairler, atletler zengin ve ünlü olurlardı. En popüler ve para getireni ise Kariot (atların çektiği iki tekerlekli savaş arabası) yarışlarıydı.

Yunanların giyim biçimi zamanla ufak değişimlere uğramıştır. Kadınlar da erkekler de genelde bol giysiler giyerlerdi. Tunikler renkli dizaynlara sahip olurdu ve çoğu zaman bir kemerle bağlanırdı. Soğuk zamanlarda şapka ve pelerin giyerler, sıcak havalarda deri sandaletler ve tüm vücudu örten ince kumaştan yapılma elbiseler giyilirdi. Kadınlar mücevher takarlar ve kozmetik ürünler kullanırlardı. Saçlarını yüzyıllar boyunca modası geçmeyen bir âdet olarak enselerinde topuz yapmak Yunan kadınlarının en büyük şıklık göstergesiydi. Özellikle pudrayla ten rengine beyaz bir görüntü vermek gelenekti. Hoş kokulu esanslar kullanır ve tırnaklarını boyarlardı. Soylu Yunan kadınlarının sıkça kullandığı yağlı kremi yapmayı ilk başaran hekim Galen'dir. Antik dönemde erkekler de kadınlar gibi uzun saçlı olmuşlar Büyük İskender'in başlattığı tıraş modasına değin sakal bırakmışlardır. Zira Büyük İskender savaş ânında düşmanların askerlerin sakallarına yapışıp bırakmaması endişesi taşımıştır. Eski Yunanistan'da şehre ya da eve gelen misafirlere sıcak banyo sunmak ve banyo sonrasında hoş kokulu yağlar ikram etmek bir gelenek hâline gelmişti.
İlk para Lidyalılar tarafından bulunmuş olmasına rağmen yaygın olarak kullanımı Eski Yunanistan'da olmuştur. Bugünkü bozuk paraların tasarımı da aynı biçimde Eski Yunanistan kültüründen kalmıştır. Yuvarlak olması, herhangi bir yüzünde önemli bir liderin kabartmasının bulunması bu dönemdeki âdetlerdendir. Eski Yunanistan'da para süsleme ve basma bir sanat olarak görülmemişse de onların el becerileri hakkında en çok bilgi veren eserlerden biri de paralardır.

Tiyatro
Eski Yunanistan'da tiyatro kültürün en önemli parçasıydı. Tiyatrolar halkı eğlendirmenin yanı sıra halkı eğitmek için de kullanılmıştır. Bu dönemde sadece erkeklerin tiyatro oyuncusu olmasına izin verildiğinden erkek oyuncular gerektiğinde maskeler ile kadın rollerini de üstlenirlerdi.
İlk olarak şarap tanrısı Dionysos'u kutsamak için dinî törenlerde söylenen ilâhilerden doğan tiyatronun ilk oyuncusu, önceden plânlanmış soruları halktan biriymiş gibi öne çıkıp ilâhi korosuna yönelterek rol yapan Thespis olmuştur. Tiyatronun ilk olarak böyle doğmasından dolayı tiyatroların oynandığı yerler uzun süre halk tarafından tapınaklar kadar kutsal sayılmıştır.
Antik Yunan tiyatro sanatında oyunlar trajedi ve komedi olarak ikiye ayrılırdı. Genelde Yunan mitolojisi üzerine yazılan senaryoların bir çoğu şiirsel bakımdan birer başyapıt niteliği taşır. Eserlerinin bir kısmı günümüze ulaşabilen üç Yunan yazarı-düşünürü Aiskhylos, Euripides ve Sofokles'dir. Bunların içinde ilk kez sahne dekoru kullanan kişi Sofokles'dir.

Mimarî
Yunan uygarlığında mimarînin zirveye çıktığı dönemlerde yapılan en önemli eserler, Atina'da Korint'te, bugün Türkiye sınırları içinde kalan Efes ve Bergama'da görülebilir. Bugüne dek kurulmuş en görkemli Yunan şehri, Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri sayılan İskenderiye Feneri'nin inşa edilmiş olduğu, Mısır'daki İskenderiye şehri olarak kabul edilir. Fakat yağmalar ve âfetler sonucu bugün İskenderiye Feneri de dahil olmak üzere neredeyse hiç bir eser ayakta değildir.
Eski Yunanlarda mimarînin oldukça gelişmiş bir başka kolu da anıtmezarlardır. Genelde dönemin kralları için inşâ ettirilen anıt mezarlardan en ünlüsü Bodrum'da Karya Kralı Artemisia adına yaptırılmış Mausoleion'dur. Taban ölçüleri 32 x 38 metre boyutlarındaki Mausoleion'un yüksekliği 55 metreyi bulur.
Yunanlar yaptıkları evlerin ya da diğer yapıların zeminlerini geleneksel bir nedenden dolayı aşınmış çakıl taşları ile döşerlerdi. Ana fon siyah olup desenler beyaz varsa renkli çakıl taşlarından yapılırdı. Bu dönemlerden kalma en eski buluntu M.Ö. 8. yüzyılda yapılmıştır. Antik Yunanlara ait mimarî kalıntıların büyük çoğunluğu toprak altında olduğundan, her yeni keşifle ortaya daha yeni bilgiler çıkmaktadır.
Yunanların en sık görülen yapıları ise tiyatrolardır. Bulgulara göre ilk tiyatrolar Dionysos adına yapılan dinî şenliklerde tapınakların önünde bulunan, aslen bir sunak olan ve halkın etrafındaki tepelere çıkarak seyrettiği, ilâhi söylenen yükseltilerdir. Tiyatrolar zamanla gelişerek ilk amfitiyatro örnekleri oluşmuştur. Sahnenin seyircilere bakmayan tarafı, beyaz taşlardan duvar ile kapatılmış, olayın geçtiği yere göre, bu duvarlara orman ya da deniz resimleri çizilmiştir. Arka fon ve oturakların oluşması günümüz tiyatro sanatının temelleri olarak kabul edilir
« Son Düzenleme: 16 Ekim 2011, 18:22:46 Gönderen: GeZGiN »

Tags: