DoğaKolik - Doğanın Harikalarını Doğakolik ile Keşfedin

GEZGİNİN DÜNYASI - TRAVELLER'S WORLD => İL İL TÜRKİYE => MERSİN => Konuyu başlatan: GeZGiN - 07 Ekim 2011, 17:41:11

Başlık: Anemurium
Gönderen: GeZGiN - 07 Ekim 2011, 17:41:11
Anamur – Antalya (E–24) karayolunun batı istikametinde Kargedik dağının dibinden 7. kilometreden sonra deniz tarafında 2 kilometre devam edilince Ören Antik Kenti sizi yaşayan diri bir şehirmişçesine karşılar. Anamur adını; ANEMURİUM antik kentinden almıştır. Latince olan ANEMURİUM kelimesini açıklarsak, Anem: Burun, Ourium: Rüzgâr anlamına gelir ve yaz sıcağında bile rüzgârın hiç kesilmediği bu kente “Rüzgârlı Burun” denilir.

Rüzgârlı burun. Coğrafya atlaslarında yer alan Anamur burnu. Anamur ilçe merkezinin 7 km. güneybatısında yer alan Türkiye’nin güneyinin en uç noktası. ANEMURİUM Kargagedik dağının güney ve doğu yamacının denizle birleştiği yere kurulmuş antik kent.
 

Anamur’dan Antalya yoluna batı istikametine devam ederken karayolunun 7.kilometresinden denize doğru dağın dibinden asfalt yoldan giderseniz antik kent o muhteşem yapıları ile sizi karşılar.

 

Tarihin geçmiş antik çağlarına uzanan bu kentte Luviler, Arzavalar, Klikyalılar (Likyalılar), Kueler, Selefkozlar, Kızuvatnalılar, Hititler, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Araplar uzun süre egemenliklerini sürdürmüşlerdir. En uzun egemenlik ise Türklere aittir.
 

ANEMURİUM M.Ö. 8. yüzyılda Asurluların egemenliğine girdi. 6. yüzyılda Anadolu’ya giren Persler de bu bölgede denetim sağladı.
 

Anamur, Milattan önce 333 yılında Büyük İskender'in doğuya yaptığı sefer sırasında hâkimiyet altına alınarak Makedon Krallığına bağlanmıştır. Bu dönemde ANEMURİUM adıyla anılan kentin çevresinde yer alan kale surları, çeşitli hâkimiyetlerce onarımlar yapılarak günümüze ulaştı. Kentin çevresi kale görünümünü alan iç içe iki dizi surla çevrilmişti. O dönemde Soloi'den Aspendos'a uzanan kıyı yolu ANEMURİUM'dan geçmekteydi. Büyük İskender'in M.Ö. 323'te ölümünden sonra kurulan devletlerden Selefkoz'ların eline geçen yerleşim merkezi Milattan önce I. yüzyılda Roma egemenliğine girdi. Roma İmparatoru Caligula doğu Akdeniz kıyısındaki kimi kıyı kentleriyle birlikte Anemurium'u da Kommagene krallığına verdi.

 

Kentin tarihindeki bu dönemden sonra kentin adı "ANEMURİUM" olarak ortaya çıkmaktadır.
 

ANAMURİUM Hitit döneminden önce Kizuvatna krallığının etkisi altındaydı. Kizuvatna krallığı zaman zaman Hititlere bağlı kalmıştır.

Bazı araştırmacılara ve ileri sürülen görüşlere göre Hitit kralı 4. Tuthalia M.Ö. 12.Yüzyılda kenti kendisine sığınan Mattuvata isimli kişiye armağan etmiştir. Tuthalia’dan önce kent Asurluların hâkimiyetindeymiş. Kentin sahibi olan Mattuvata, Hitilerin zayıflamasından yararlanarak Afyon'a kadar uzanan bir prenslik kurmuş ve ANEMURİUM bu prensliğin başkenti olmuştur. Bir müddet sonra kent Finikelilerin eline geçmiş, İsairia, Selefkozlar, Romalılar ve Bizanslıların egemenliği ile devam etmiştir. Kentin en eski sahiplerinin ise Finikeliler olduğu bugün için bilinmektedir.
 

İsa’nın doğumundan önce 1. yüzyılda Roma’nın hâkimiyetinde bulunan şehir, Kıbrıs adasına yakın oluşundan bir ara istasyon konumunda olan ve ticaretin gelişmesinde önemli rol üstlenen Anemurium, aynı dönemde kara yoluyla, Toros dağlarındaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germanikopolis ile bağlantılarını sürdürmüştür. Bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret liman kenti olmuştur. Daha sonra ise Bizans egemenliğine giren Anamur, Bizanslılar tarafından yıllar içinde yeniden imar edilmiştir.
 

Roma İmparatoru Calicula tarafından tüm Kilikya kıyıları Komegene kralı Antiochos'a (M.S. 38–72, bazı kaynaklarda M.S. 37–41) verilmiştir. Kral Antiochos kenti idaresinde tutmuştur. (Bu prensliğin sınırları Ayaş'tan Konya'ya kadar uzanır).Milattan sonra 1. yüzyılda kentin çevresine korunma amaçlı kalenin ilk surlarının bu dönemde yapıldığı ortaya çıkmıştır. Anamurium antik kentinin etrafında 1,5 kilometre uzunluğunda ve 8 metreyi bulan yükseklikte surlar çevirmektedir. Bu surların yerli halk tarafından yapıldığı kullanılan malzemeden anlaşılmaktadır. Surlar yörede bulunan mavi kireç taşları kullanılarak inşa edilmiştir. Bir yazıtta milattan sonra 383 yılında Isaura valisi Matronianus’un emri ile alay düzeyinde askerlerin çalışması ile yapıldığının kaydına rastlanır.
 

Kral Titus'tan Valerius'a kadar süren döneme ait sikkeler antik kentte yapılan kazılar sonucunda ortaya konulmuştur.
 

Roma İmparatorluğunun iki imparatorluk halinde ikiye bölünmesiyle Anamur ve yöresi Bizans İmparatorluğuna geçti. (M.S. 395)

ANEMURİUM antik şehri zamana meydan okuyan, hala ayakta duran kalıntıları ile Anadolu’muzun güneyindeki en uç noktası olan Anamur burnunda Kargagedik dağının doğuya bakan yamaçlarında, sanki yaşayan bir yerleşim merkeziymişçesine yer alır. Yapılan kazılarda bir takım sikke ve eşyalara ulaşılmış olmasına karşı, bu şehrin ne zaman kurulduğu ile ilgili net bir bilgiye ulaşılamamıştır. ANEMURİUM kent adı o devire ait bir liman listesinde geçtiği için şehrin Milattan önce 4. Yüzyılda var olduğunu söylemek mümkün olmaktadır.
 

ANEMURİUM Milattan Sonra 260'da Sasaniler tarafından ele geçirilmiş, 4. ve 5. yüzyıllarda Toroslardan ve Akdeniz’den gelen korsanların saldırıları sonucu kent sık sık tahribata uğramıştır.
 

650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent bu tarihten sonra terk edilir. İslam ordusu ise ilk defa kente halife Hz. Ömer zamanında gelmiş ve kentin fethini gerçekleştirmiştir. Bizans döneminde Anadolu’ya yönelen Arap akınları Abbasi halifelerinden Mansur zamanında başladı. (M.S. 8. y.y.) Bu tarihten sonra Anadolu’nun güneyindeki birçok yöre gibi Anamur da Arap devletleri ve Bizans imparatorluğu arasında bir kaç kez el değiştirdi.

Türkler ise kente 11. ve 12. asırlarda gelmiştir. 12. yüzyılda kent Türk egemenliğine geçmiştir. O günden bu güne Türk egemenliği devam etmektedir.

 

Anemurium kentinin batı dünyasına tanıtımı 19. yüzyılda İngiliz Francis Beaufort'un Akdeniz'de yaptığı keşiflerden sonra olmuştur. İlk kazılar 1960 yılında Toronto Üniversitesinden Elisabeth Alfoldi Rosenbaum tarafından başlatılmıştır. Daha sonra Kanada'lı Prof. James Russel tarafından kazılar ve diğer bilimsel çalışmalar sürdürülmüştür. 2000 yılında ise kazı çalışmaları sona ermiştir.
 

Anemurium kentini yukarı ve aşağı Anamurium şeklinde iki kategoride incelemek daha doğrudur. En muhteşem yapılar olan surlar, üç adet hamam, tamamlanmamış antik tiyatro, yaklaşık 1000 kişinin oturabileceği büyüklükte inşa edilmiş konser veya gösteri salonu(odeon), aşağı Anamurium’da yer alır. Aşağı Anamurium’da hem yapılan kazılarda, hem de mevcut binaların tabanlarında mozaikler bulunmuştur. Muhteşem bir yol şeklinde yapılan liman yolundaki kaldırımlarda da bu mozaiklere rastlanmaktadır. Bu mozaiklerin bir kısmı müzede sergilenmekte, bir kısmı ise bulunduğu yerde etrafındaki mozaikler kopup kaybolduğu için etrafı dağılmaması için çimento harçlarla çevrilerek koruma altında tutulmaktadır. Geniş mozaik alanların ise üzerleri ince çakıl örtü ile kapatılarak muhafaza edilmektedir.

Anamur müzesinde sergilenen ve Ören antik kentinden taşınmış olan Issah adına düzenlenmiş mozaikte palmiyenin iki yanında yer almış leopar ve oğlak desenleri Necropol’daki(mezarlık) kilisenin tabanında bulunmuştur. Issah’ın barışçı kral adıyla anıldığı sanılıyor.

Anamur müzesinde ayrıca pişmiş topraktan yapılmış olan yağ kandilleri bulunmaktadır. Bu kandiller insan yüzlü kandillerdir. Bronz ve kemikten yapılmış süsü eşyaları, mezar armağanları ve Roma dönemine ait bazı bulgular da müzede sergilenmektedir.

Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri (akuaduct) surların alt kısımlarından şehri yukarıdan geçerek antik kente ulaşır. Şehir içinde suyolları ve kanalizasyon türü suyollarına bulunmaktadır. Hamamlara suyun direk bu su yoları ile geldiği anlaşılmaktadır. Hıristiyanlığın ilk yıllarında kurulmuş birkaç kilse yıkıntısına da rastlanmıştır.

Antik kentteki bazı binaların duvarlarında halen duvar süslemelerine ve resimlerine rastlanmaktadır.