Gönderen Konu: Derbe (Kerti Höyük)  (Okunma sayısı 4990 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Derbe (Kerti Höyük)
« : 29 Ağustos 2011, 09:19:48 »
Kerti Höyük adıyla da bilinen Derbe, 450 X 250 m. ölçülerinde büyük bir höyüktür. Höyük üzerinde yapılan araştırmalarda bazı yapıların temel izleri ile Helenistik, Roma ve Bizans Devirlerine ait çok sayıda çanak çömlek parçaları görülebilmektedir. Daha önceki yıllarda yapılan yüzey araştırmalarında bir kartal heykeli ve bazı sikke örnekleri bulunmuştur. Derbe Karaman İli, Merkez İlçeye bağlı Aşiran (Ekinözü) köyünün 3 km. kuzeyindedir.

Aziz Pavlos tarafından İ.S.47 – 49 ve 53 yıllarında üç kez ziyaret edilen Derbe, İncilde adı geçen tüm Hıristiyanlık dünyası tarafından kutsal kabul edilen bir Piskopusluk Merkezidir. Anadolu’nun tarihi Coğrafyasını yazan Prof. Dr. W.M.Ramsay “M.S. 41 Yılında Antiochus’un Yeniden krallığı döneminde Derbe’nin Lykaonya’ya tamamen katıldığını, Galatia krallığı yapmış olan Amintas’ın Derbe ile İsavra’nın bir kısmı dahil olduğu halde bütün Lykaonya’ya hakim olduğunu” belirtmektedir.

Roma İmparatorluğu, Augustus zamanında İmparatorluğun sınırlarını genişletirken yeni alınan ülkelerin dinlerini ve tanrılarını da kabul ediyordu. Roma sınırları içerisinde değişik ibadetle tapınma biçimleri serbestti. Tek tanrılı Yahudiliğin yanında Yunandan gelen tanrılar ve inanışlar ile şarkın mistik dinleri yaşamaya devam ediyordu.

Bu dönemde başlangıçta Yahudiliğin bir mezhebi gibi görülen Hıristiyanlık yaygınlaşmaya başladı. İlk yıllarda bu olayın Roma birliği ve hâkimiyetini etkileyeceği düşünülmedi. Daha sonraki yıllarda ise Roma yasalarının en ağır cezalarına ve yok etme çabalarına rağmen Hıristiyanlığın gelişmesi engellenemedi.

Hıristiyanlık İ.S. ilk yüzyılda büyük bir hızla Suriye ve Anadolu’da yayıldı. İ.S. 60 yılında Romanın başkentine ulaşmış ve başkenti etkilemeye başlamıştı. Hıristiyanlığın ilk başlarda Anadolu’da ve Suriye’de büyük bir hızla yayılmasında Aziz Pavlos’un büyük etkisi olmuştur. Aziz Pavlos çadır yapımıyla uğraşan yüksek sınıftan Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Tarsus’ta doğmuştur. İ.S. 32 – 37 yıllarında dininden döndüğünde Hıristiyanlık Yahudiliğin küçük bir mezhebi konumundadır. Pavlos Hıristiyan topluluğuna katılmak ve inancını kanıtlamak amacıyla Şam’dan Kudüs’e gitti. Orada fazla destek bulamayınca Tarsus’a döndü ve 10 yıl sesiz kaldı.
İ.S. 47 yılında Pavlos ve Barnabas ilk misyonerlik gezisine başladılar. Başlangıçta Markos’da onlarla beraberdi. Suriye’den yola çıkan grup önce gemiyle Kıbrıs’a geçti. Buradan yine gemiyle Pamphylia’da Perge’ye geçtiler. Markos burada gruptan ayrıldı. Pavlos’la Barnabas ilk hedef olarak Pisidia Antiokheia’sına (Yalvaç) yöneldiler. Pavlos buradan İkonion (Konya), Lystra (Hatunsaray) ve Derbe’nin (Aşıran) Havralarının Yahudileri ile bağlantı kurdu. Pavlos ve Barnabas Pisidia Antiokheia’dan ayrıldıktan sonra önce İkonion’a geldiler. Burada iyi karşılanmadılar ve fazla kalmadılar. Lystra ve Derbe’de vaazlar vermek üzere İkonion’dan ayrıldılar. Önce Lystra’ya geldiler. Pavlos burada kötürüm bir adamı iyileştirdi. Ancak Yahudilerin olumsuz propagandası sonucu buradan ayrılıp Derbe’ye geldiler. Burada uzun süren vaazlar verdiler ve birçok taraftar kazandılar.

Pavlos ve Barnabas taraftarlarının kendi başlarının çaresine bakabileceklerine karar vererek daha sonra iki kez daha ziyaret edecekleri Derbe’den ayrıldılar. Geldikleri yoldan bu kez Kıbrıs’a uğramadan Suriye Antiokheias’ına geri döndüler. Aziz Pavlos bu ilk ziyaretinden 2 yıl sonra İ.S. 49 yılında bu kez karayoluyla ikinci kez Derbe’yi ziyaret etti. Pavlos bu ziyaretinde Atioch on the Orontes, Derbe, Lystra, Iconium, Antioch in Pisidia, Alexandria Troas, Neapolis, Philippi, Thessalonica, Beroea, Athens, Corinth, Ephesus, Caesarea, Antioch on the Orontes yolunu izlemiştir.

Aziz Pavlos İ.S. 53 yılında 3. ziyaretine çıktı. Bu ziyaretinde de Antioch on the Oronthes, Derbe, Lystra, İconium, Antioch in Psidia, Ephesus, Alexandria Troas, Asos, Lesbos, Chios, Samos, Trogyllium, Miletus, Cos, Rhodes, Patara, Tyre, Potolemais, Caesarea, Jaruselem yolunu izlemiştir.

Bazı kayıtlarda Derbi – Dervi şeklinde yer alan Derbe’nin yeri yakın zamana kadar bilinmemekteydi. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü öğrencisi Alan S. Hall l958 yılında bu bölgede yaptığı bir araştırmada Aşiran Köyüne gelir. Köy halkından Mustafa oğlu Halil Aşiran Hall’a Kertihöyük’te üzeri yazılı büyük bir taş olduğunu söyler. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından taş üzerinde yapılan incelemede Derbe adının geçtiği saptanır.

Halen Konya Arkeoloji Müzesi 1146 envanter numarasında kayıtlı 105 X 66 cm. ölçülerindeki İ.S. 157 yılına ait 15 satırlık yazıtın metin çevirisi şöyledir:

“... Derbe’nin belediye ve halkı, Antoninus Pius’un ve Cornelius’un valiliği, Aulus Lulius’un belediye başkanlığı, Sestillianus’un rahipliği zamanında....”

Bu yazıtın bulunmasından sonra Kertihöyük çevresinde Sudurağı yakınlarında 10 cm. kalınlığında, 68 X 85 cm. ölçülerinde, siyah kireç taşından, üzerinde beş çizgili daire içinde 6 satır yazı yer alan ikinci bir yazıt bulunur. Halen Karaman Müzesinde 1 envanter numarasında kayıtlı olan İ.S. 4 – 6 yüzyıllara ait yazıtın metin çevirisi şöyledir:

“ Burada Allah tarafından çok sevilen Derbe Piskopusu Michael yatmaktadır. 8 Haziran İndictionun 14. yılı”

Antik döneme ait bir kent merkezi olarak Derbe’den ilk defa Roma Geç Cumhuriyet Döneminin ünlü siyasetçisi, devlet adamı, düşünürü ve yazarı olarak tarihte önemli bir yer tutan, hatta Kilikya Bölgesi eyalet valiliği de yapan (İ.Ö. 51-53), Marcus Tullius Cicero’nun “Epistulae ad Familiares, XIII, 73” adlı yapıtında bahsedilmektedir. Cicero’nun anlatımlarından da açıkça anlaşilacagi gibi, Derbe kenti, Cicero’nun da dostu olan ünlü korsan, bir başka deyişle Tiran Antipatros’un şehri ve hatta hâkimiyet kurduğu küçük bölgenin idari merkezidir. Roma devletine karşi isyankâr tutumları ile tanınan Antipatros kısa bir müddet sonra, Laranda ve İsauria bölgesinde krallığını ilan eden Amyntas tarafından İ.Ö. 25 yılından önce yakalanıp öldürülmüştür. Amyntas, önceleri Roma devletinin Anadolu idaresini üstlenen ünlü Triumvir Marcus Antonius’un yanında yer almış ve onun dostluğunu kazanmıştır. İ.Ö. 31 Yılında Octavian ile eniştesi Triumvir Marcus Antonius arasında yapılan ünlü Actium Deniz Savaşı’nda, Amyntas, savaşin Octavian lehine sonuçlanacagini hisseder etmez Marcus Antonius’u bırakarak Octavian tarafında yer almıştır. Savaşın Octavian (Augustus) lehine sonuçlanmasından sonra, Anadolu’nun diğer yöresel krallıkları gibi, Amyntas da statüsünü tekrar elde etmiştir. Hatta Amyntas, Augustus tarafından ödüllendirilerek, Toroslar ve Kayalık Kilikya’nın yanı sıra, Lykaonia bölgesinin önemli iki merkezi olan Derbe ve Laranda’yı da krallığına dahil etmiş ve bu krallığın idari merkezi olarak ta bugünkü Bozkır’ın doğusunda bulunan Leontopolis’i (bugünkü Zengibar Kalesi) seçmiş ve şehrin hemen yeniden imarina başlamiştir. Amyntas bu tür etkinlikleri tamamlayamadan ne yazik ki I.Ö. 25 yilinda Homonadlar tarafindan öldürülmüş ve kralligina da Romalilar el koymuştur.

Bu zamanda yaşamiş ve ünlü yapiti “Geographika” yi bu yillarda yazmiş olan Amasyali cografyaci Strabon, kitabinda Derbe hakkinda (XIII, 569) özellikle de kentin bulundugu yer hakkinda biraz daha fazla bilgiler sunmaktadir. Strabon büyük bir olasilikla Cicero’dan aldigi bilgileri tekrarlar. Daha sonra Antipatros’un memleketi olan Derbe’nin bu zamanda, muhtemelen Amyntas’ın ölümünden sonra Kappadokia eyaletine bağlandığını ve kentin İsauria bölgesi yanında Kappadokia’ya da en yakın yerde bulunduğunu anlatır. Strabon ayrıca Derbe’nin Tiran Antipatros Derbetes’in kraliyet ikametgâhı olduğunu ve Laranda’nın da bu krallığa bağlı bulunduğunu, ancak kendi zamanında Amyntas’ın hâkimiyeti altında olduğunu ifade eder. Böylece Derbe, Laranda ve çevresinin İ.Ö. 31 yılından önce Tiran Antipatros Derbetes’in hâkimiyeti altında olduğu anlaşılır.

Cicero ve Strabon’un bu anlatımlarından da açıkça anlaşılıyor ki, Derbe kentinin İsauria ile Kappadokia bölgeleri arasında, olasılıkla da Güney Lykaonia’da ve Laranda (Karaman) kentine çok yakın bir yerde olması ve bu yörelerde aranması gerekmektedir.

Amyntas’ın, İ. Ö. 25 yılında öldürülmesinden sonra Roma İmparatoru Augustus, bu olayı da göz önüne alarak, tüm yöresel krallıklara son vermiş ve yeni bir eyalet idaresi düzenlemesi getirmiştir. Işte bu baglamda, Amyntas’in hâkimiyet kurduğu bölgeyi daha da genişleterek, Pamphilya Bölgesi deniz kiyisina kadar uzanan ve tüm Lykaonia, Isauria ve Kuzey Pysidia Bölgelerini de kapsayan Galatia Eyaleti’ni oluşturmuştur. Bu tür eyaletlerin başina da Imparatoru temsilen ve Imparatora bağlı “Legatus Augusti pro Praetore” unvanı ile eyalet valilerini görevlendirmiştir.

Roma İmparatoru Claudius (İ.S. 41-54) zamanında, çoğu kentlerde olduğu gibi Derbe de Claudioderbe olarak adlandırılmıştır. Bu dönem, aynı zamanda ve özellikle Galatia ve Lykaonia bölgelerinin hızlı bir biçimde Hıristiyanlaşma yıllarıdır. Hıristiyanlığın ilk misyonerlerinden Tarsuslu Apostel Paulus bu yeni dini akımın anlatımını ve yayılımını üstlenen en önemli ve ilk akla gelen kişi olarak bölgeye üç gezi yapmış ve günlükleri bugüne kadar önemle koruna gelmiştir. Apostel Paulus (Die Grosse Lutherbibel (1975), Apostelgeschichte, 14, s.172), Derbe’ye ilk ziyaretini Barnabas ile, ikincisini de Timotheos ile yapmış ve diğer kentlere oranla, Derbe’de halk tarafından daha yakın ilgi ve konukseverlikle karşılanarak, bu yeni dini akıma, düşünce ve fikirlerine taraftar bulmuştur. Bu doğrultuda Apostel Paulus’un bölgede Hıristiyanlık Cemiyetleri kurduğu kesin gözükmektedir.

Derbe, I.S. 138-161 yillari arasinda Roma Imparatoru Antoninus Pius zamanina ait bir yazitta (I.S. 157) tekrar gündeme geldiğini görüyoruz. İ.S. 157 Yılına tarihlenen bu yazıt, Karaman Müzesi emekli araştırmacılarından M. Vehbi Uysal’ın “Derbe- Kerti Höyük” adlı rehberinde belirtildiği üzere İngiliz arkeoloji öğrencilerinden Alan H. Habl tarafından bugünkü Ekinözü Köyünün 3-4 km. kuzeydoğusundaki Kerti Höyükte bulunmuştur. Yerli kalker taşindan 105 cm. yükseklikte, 69 cm. genişlikte, 68 cm. kalınlıkta ve üzerinde 16 satirlik eski Yunanca yazıtı ihtiva eden bu eser, bir heykel kaidesi olup 1957 yılında M. Ballance tarafından Anatolian Studies, 7, 1957, s.147-151’de etraflıca ele alınarak yayımlanmıştır. Yazıtta eyalet valisi (Legatus Augusti pro Preatore) Sexius Cornelius Dexter’in Claudioderbe halki tarafindan heykeli dikilerek onurlandırılması ifade edilmektedir.

İ.S. II. ve III. yüzyıllarda da devam eden bu eyalet sistemi içerisinde güney Lykaonia bölgesinin Barata, Derbe, Hyde, İlistra ve Laranda gibi bazı kentlerin kendi adlarına şehir sikkeleri bastırdıkları ele geçen sikkelerden açıkça anlaşılmaktadır.

Laranda-Derbe-Barata ve Hyde yol bağlantılarını Hierocles (675, 9) ifade ederken, Stephanus Byzantinus (I, 404) Derbe’nin sulak ve çok verimli bir araziye sahip olup, göl kenarında bulunduğunu belirtmektedir.

Kilise tarihi içerisinde İ.S. 381 yılında İstanbul’da toplanan konsil heyetinde Lykaonia bölgesinden İkonion, Umanada, Samatra, Lystra, Mistheia, Hyde, Derbe, Posala ve İsauropolis kentlerini temsilen, Episkoposların katıldıkları, listelerden anlaşilmaktadir. Bu tür konsil toplantilarindan, 431 Ephesos, 451 Chalkedon (Kadıköy), 692 Konstantinopel toplantılarına Derbe temsilcisinin katıldığı kesin olarak bilinmektedir. Biraz önce de bahsedildiği gibi, 9. yüzyıla kadar (Hierocles, 675, 9) adını bulduğumuz Derbe’nin 10. yüzyıldan itibaren kayıtlarda görülmediği kolayca anlaşılmaktadır.

Derbe antik kenti ile ilgili olarak arkeolojik bir belge olan ve M.H. Ballance tarafından 1957 yılında yayımlanan ilk yazıttan sonra, ikinci bir arkeolojik belge yine aynı araştırıcı tarafından 1958 yılında Karaman-Sudurağı köyünde bulunmuş ve Anatolian Studies 14, 1964’te yayınlanmıştır. Söz konusu bu ikinci Yunanca yazıt ta Bizans Dönemine ait olup içeriğinde “Tanrının sevgili kulu Derbe Piskoposu Michael’den” bahsetmektedir ki, bu yazıtta ilki gibi, Derbe adlı şehrin varlığının kanıtıdır.

İ.S. 452 Yılında tüm orta Anadolu’nun yaşadığı kuraklık ve kıtlık ile, 542 yılında Mısır’dan çıkıp, tüm Anadolu’yu kasıp kavuran veba salgınından da Derbe kendi nasibini almış olmalıdır. Yedinci yüzyıldan itibaren Arap saldırılarına maruz kalan Lykaonia Bölgesi ve çevresi ile Derbe kenti de büyük zararlar görmüş ve birkaç defa Araplar tarafından yağmalanmıştır. Bu saldırılar sonucu olacak ki Derbe önemini tamamen kaybetmiştir. 11. Yüzyılda Lykaonia bölgesinin tamamının Türkler’in eline geçmesinden sonra Derbe bir köy olarak karşımıza çıkmaktadır. Dervi köyü 1402 yılındaki ünlü savaşta İkonion ve Lystra ile birlikte Timurlenk tarafından tahrip edilmiştir. Karamanoğulları ve erken Osmanlı kayıtlarında adı geçen Dervi köyünün antik dönemin kenti olan Derbe ile eş anlamlı olup olmadığı bilinmemekte olup, bugün de kayıp olan yerleşim yerlerinden biri olmuştur

Tags: