Gönderen Konu: Özdere,İzmir'in Yanıbaşındaki Diğer Bir Güzellik  (Okunma sayısı 4613 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7750
    • insan ve doğa
ÖZDERE'NİN TARİHÇESİ

KASURA , DİOSHİERON , KESRİ , KESRE , ÖZDERE

Tarih sayfaları , Beldemizi Hititler döneminde ; " Kasura " ,

İyonyalılar'da ; " Dioshieron " ,

Osmanlılar ' da ; " Kesre " ye

taşırken , 1960'lı yıllarda şimdiki adı " ÖZDERE " ile tanışmıştır .

M.Ö. 5000 yıllarına uzanan İzmir Kentinin bir parçası olan Özdere , 28 ulusu bereketli topraklarında bağrına basmıştır . İklimi ve Doğası ile " Uygarlıkların

Beşiği " olan Ege'nin şirin bir kıyı beldesidir .

Günümüzde , 22 km.lik sahil şeridi ile Ege'nin masmavi sularıyla kucaklaşan Özdere, 55 km.lik alan üzerinde kışın 10.400 , yazın 50.000 nüfusu ağırlar .

İzmir ili , Menderes İlçesinin , Bakanlar Kurulunca onaylı tek Turizm Beldesidir . Belde içerisinde kıyıdan çeşitli uzaklıklardaki irili , ufaklı otel , motel , tatil köyü ve pansiyonları , ev pansiyonculuğu ile toplam yatak sayısı 5000'i aşmaktadır. Türk Hava Kuvvetleri ve Merkez Bankası Eğitim Kamplarının yatak sayıları toplamı 3500 civarındadır .

Orman Bakanlığı , Kalemlik Milli Parkı ise eşsiz güzelliği ile kamping ve günü birlik turizme hizmet vermektedir .

Turizm , Halkın en önemli gelir kaynağıdır . Tarım , Hayvancılık , Balıkçılık ise diğer uğraş alanlarıdır .

İnce kabuğu , çekirdeksiz ve mis kokulu " SATSUMA" mandalinası , Dünya Ülkelerinin sofralarını süsler .

Tarihi Ören Yerlerine yakınlığı kadar , Adnan Menderes Hava Limanı ve Selçuk_ Efes Hava limanına , Kuşadası ve Çeşme Deniz Limanlarına yakınlığı Özdere'yi kara ve deniz yolları ile Dünyaya açılan bir pencere haline getirmiştir .

Denizi ile , sahili , kumu ile , güneşi , ormanı , havası ile Özdere'yi anlatmak değil, yudum , yudum yaşamak gerek diyorum ;

HİTİTLER VE İYONLAR DÖNEMİNDE " KASURA VE DİOSHİERON "
Uygarlıklar , bitkiler gibi uygun iklim koşulları ve doğa güzellikleri aramışlar , en büyük uygarlıklar , en uygun iklim koşulları içinde en güzel yerleşimlerde devam etmişlerdir . Ege Kıyılarımızın o güzel iklimi ve yöresel güzelliği de tarihte en büyük uygarlığa sahip olan İyonya Kültürüne beşik olmuştur .

Tarihçi Herodot , İyonya Kültürü için şunları yazmıştır ;

" Asyalı İyonyalılar , kentlerini evrenin en güzel yerlerine inşa etmişlerdir. Evrenin hiçbir köşesinde İyonya kadar doğa güzelliğine sahip bir yer yoktur . Başka Ülkeler ya çok sıcak ya da çok soğuktur veya çok yağmurludur . Isı ve kuraklık olanca ağırlığı ile çökmüştür . Fakat İyonya'da bundan eser yoktur. Buraları çok , pek çok güzeldir ."

Bu güzellikler sadece İyonya Kültürünü yaratmakla kalmamıştır . Bu topraklar , mitolojinin en büyük , en kutsal ilah ve ilahelerinin de doğdukları ve yaşadıkları yerler olmuştur . Ege Kıyılarımızın cennet köşeleri de bu yönden ayrı bir önem taşımıştır .

Bölgede yaşam ve yerleşim , 7 bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır . Milattan binlerce yıl önce bu gün " Bayraklı , Tepekule ve Limantepe ( Urla ) " adıyla andığımız yüksek tepeler üzerinde ilk kentleri kuranların , yapılan kazılar neticesinde Luvi – Leleg yani Hititler olduğunu biliyoruz . Bölgemizde Teos ve Klaros haricinde kazı yapılmadığından , zemin üstü buluntularında Myonnesos

( Doğanbey ) – Lebedos ( Gümüldür ) – ve Dioshieron ( Özdere ) de MÖ 2.500 yılında yerleşimin başladığını tespit etmiş bulunuyoruz . Bu topraklar İyonya , Lidya , ve Perslere mekan olmuş , Büyük İskender'in kudretli ordusunun egemenliği altına girmiştir . Sonra Bergamalılar , Romalılar , Bizanslılar gelip , geçmişlerdir buralardan ...

Çıfıt Kalesi açıkları , yüzyıllar boyu bir çok şövalye ve korsanlara tuzak olmuştur . Daha sonraki yüzyıllarda bu topraklar , Atilla'nın , Arapların ve nihayet Selçuk Türkleri'nin işgalini , egemenliğini ve kültürünü yaşamıştır . Bu arada Cenevizliler , Rodos Şövalyeleri , Haçlılar , Aydın oğulları ve nihayet Osmanlıları yaşamıştır . Bir ara Helen İşgalini yaşayan güzel İzmir ve Özdere Bölgesi , Kurtuluş Savaşı sonrası , Türkiye Cumhuriyeti'nin en güzel , en büyük kenti olarak dillerde ve gönüllerde yer etmiştir . Bu topraklardan 7.000 yıldan beri kimler gelip , geçtiyse bin bir güzellik , iz ve unutulmayacak anılar bırakmışlardır .

Mitolojinin en büyük ilah ve ilaheleri arasında yer alan ana tanrıça Kybele'ler , Zeus'lar , Artemis'ler , Apollon'lar , bilim ve sanat alanında büyük tarihçi Heredot , epik şiirin büyük üstadı Homeros , aşk şairi Anakreon ve devrinin en büyük sanatkarı olan Mikiades bu toprakların yetiştirdiği önemli kişilerdir .

Bu topraklarda yaşayan ve ölen nice bilge insanların attığı kardeşlik tohumları giderek büyüyecek , Ege'yi , Anadolu'yu , ve evreni saracaktır .

Bölge , aynı zamanda günümüz Türkiye'sinde de bereketli topraklarıyla , bu güne kadar 28 Ulusu inciriyle , zeytiniyle , pamuğuyla , baharatıyla , üzümüyle , tütünüyle , meyvesiyle ve sebzesiyle beslemiştir .

Günümüzde bölgeye has Satsuma cinsi mandalina ile Ülkemizin ticari hayatında da önemli bir yeri olmuş ve olmaktadır .

İzmir civarında son yapılan kazı ve araştırmalarda MÖ 5000 yıl öncesine ait buluntular bölge tarihini yeniden şekillendirdi . İzmir – Bayraklı , Tepe kule , Urla yakınlarındaki Liman tepe kazıları , Yamanlar Dağı eteklerinde Prof. Dr. Ersin Doğer 'in satıh araştırmalarında bulduğu eserler bizi , günümüzden 7.000 yıl öncesine götürdü .

Biz Özdere Bölgesi tarihini araştırırken İzmir ve biraz da Anadolu Tarihini incelemek istiyoruz . Bundan dolayı da Hititleri , Ege'de ararken , Özdere'de yani bölgemizde göreceğiz .

Değirmendere yakınlarındaki antik yerleşimlerde MÖ. 4000 – 3500 yıl öncesi buluntularından faydalanılarak tarihleşme yapma imkanına sahip oluyoruz . Kolophon ( Değirmendere ) yakınlarındaki bu yerleşim , Arkeologlarca MÖ. 3500 yıllarına rastlayan Eski Tunç Çağı ve öncesi devirlerine tarihleşmektedir .

Yine bölgemize yakın yerleşim alanlarından Kemalpaşa ( Nif ) , Karabel ve Manisa yakınlarındaki Niobe Kaya Kabartmaları da Hititlerin akraba kavmi Luvi'lere aittir. Demek ki Luvi'ler Ege'de MÖ. 2300 – 1200 yıllarında yaşadılar .

Dikkat çeken en önemli buluntu diyemiyoruz ama , Ege'deki eski yerleşimlerin adlarını araştırdığımız zaman karşımıza KASURA ve KUMADRULA kent isimleri çıkıyor . ( Prof. Bilge Umar , Türkiye'deki Tarihsel Adlar . İstanbul – 1993 )

İngiliz Arkeolog James Mellart'a göre , Anadolu'ya Balkanlardan , Boğazlar üzerinden gelmişler ve Troya 1 ' i yıkıp , Troya 2'yi kurmuşlardır . M.Ö. 2300 yıllarında Menderes Vadisine yerleşenler ise Yortan ve Kusuru Kültürünü meydana getirmişlerdir . Luvi'lerin konuştukları dil "Luvi Dili" olarak adlandırılır .

F. Schachermayer , Luvice'ye " Ege Dilleri" adını vermiştir . Hititçe ile akrabalığı bulunan Luvice'deki tanrı , şahıs ve yer adlarının Helenistik Devirlerle aynı olması ise bunların menşelerinin Luvice olduğuna da hiç şüphe bırakmaz . ( Prof. Dr. Firuzan Kınal , "Luvi'ler" Türk Ansiklopedisi XXIII Ankara 1976 , sayfa 106 .)

MÖ. 2300 yıllarında yöreye yerleşen Luvi'lerin , Efes , Kolophon , Teos , ve Smyrna'da yaşayan Halkın Ataları olduğunu iddia etmek , Arkeoloji Bilimine ters düşmemektedir . Luvice'de ismi geçen KASURA'da mutlaka bir yerleşim yeri ve bu yerleşimde yaşayan bir Halk olmalıdır .

Bu bilgileri pekiştirmek için Mübahat S. Kütükoğlu'nun "XV ve XVI . Asırlarda İzmir Kazası " adlı kitabının 61. sayfasında " Türklerden önceki Yerleşme Yerleri adları " bölümünde KESRİ ile ilgili bölümü inceleyelim ;

" Kuşadası Körfezinde sahile yakın bir yerleşme yeri olup , bu günkü adı ÖZDERE'dır . Osmanlı Döneminde tepede olan köy , zamanla ovaya inmiştir ."

Prof. Dr. Bilge Umar tarafından KESRİ adının eski çağlarda var olduğu , ve muhtemelen Luvi dilinde tapınak anlamı taşıyan "KAS" ile yine aynı dilde ulu , yüce anlamına gelen "URA" kelimesinden meydana gelen ve "YÜCE TAPINAK" manasındaki KASURA'dan üretilme olduğu tahmin edilmektedir .

Gerçektende burada Roma Devrinde bir ZEUS TAPINAĞI olmalıdır .

İsmi "YÜCE TAPINAK" anlamında olan beldemizde Zeus Tapınağının da Roma Çağında olması Kesri isminin etimolojisini doğrulamaktadır .

Yine Helenistik ve Roma çağında ismi "Dioshieron" olan yerleşim bize göre mutlaka sahilde olmalıdır . Antik çağlarda KASURA , DİOSHİERON olmuştur. Tüm tarihi kayıtlar bunu doğrulamaktadır .

Efes , Klaros , Teos yol güzergahı çok önemlidir . Teos'ta , Antik Çağlarda Asya Olimpiyatlarının yapılması , Lebedos'un ( Gümüldür ) Dionysos sanatçıları , Dioshieron'daki ( Özdere ) Zeus Tapınağı , Klaros'ta ( Ahmetbeyli ) devrin en önemli kahinlerinin yaşaması , Ephesos'ta ( Selçuk) Artemis Mabedinin bulunması, Bülbül Dağında Meryem Ananın yaşaması , St. Jean Kilisesi , Kuşadası Körfezinin Antik Çağlardaki önemini belli eden eser ve kayıtlardır .

Peki bu kadar önemli eserlerin hepsi ortaya çıkmışken beldemizdeki ZEUS TAPINAĞI nerededir ?

Unutmamalıyız ki bölgemiz , önemli bir deprem bölgesidir . MÖ. 304 , MÖ. 36 ve MS. 176 yıllarında meydana gelen depremler , Smyrna ( İzmir ) , Ephesos

( Selçuk) , Klaros ( Ahmetbeyli ) , ve Teos ' u ( Seferihisar ) yerle bir etmiştir. Muhtemel ki Dioshieron'daki Zeus Tapınağı deniz kıyısında olması dolayısıyla sular altında kalmış olmalıdır .

Günümüzde , Özdere Belediye Başkanı Haldun Ertok ' un desteği ile yapılan Liman çalışmalarında denizden çıkarılan sütun ve sütun başlıkları ve mimari kalıntılar buradaki yerleşim yerinin muhtemelen depremler sırasında tahrip olduğunu ve sular altında kaldığını göstermektedir .

Günümüz Arkeolog ve sanat Tarihçilerine en değerli kaynağı sunan Anadolulu ünlü Coğrafyacı ve Gezgin Strabon MÖ. 60 yıllarında yazdığı 17 ciltlik Seyahatnamesinde bölgemizden şöyle bahsetmektedir ;

" Ephesos , Klaros , Kolophon , Dioshieron , Lebedos , Myonnesos , ve Teos dönemin önemli yerleşim alanlarıdır . Kolophon'dan 120 stadia (eski uzaklık birimi) uzaklıkta olan Lebedos'a gelinir .

Burası Hellas Pontus'tan itibaren İyonya'daki bütün Dionisiac sanatçılarının bir araya geldikleri ve oturdukları ve ayni zamanda her yıl , Dionysos ( Şarap ve Eğlence Tanrısı ) onuruna düzenlenen oyunların yapıldığı , genel festivalin toplandığı yerdir . Onlar evvelce , Kolophon'dan sonra ve İyonyalı'ların şehri olan Teos'ta yaşarlardı . Fakat burada bir iç ayaklanma çıkınca , kaçarak , Ephesos'a sığındılar . Bergama Kralı Attalos , onları Teos'la , Lebedos arasında bulunan Myonnesos'a ( Doğanbeyli ) yerleştirdiği zaman , Teoslular , Myonnesos'un kendilerine karşı tahkim edilmesine izin verilmemesi ricasında bulunmak üzere Romalılar'a bir elçi heyeti gönderdiler ve Lebedos'a göç ettiler . Burada oturanlar nüfuslarının azlığından ötürü kendilerini memnuniyetle kabul ettiler .

Teos'ta keza , Lebedos'tan 120 stadia uzaklıktadır .

Bu iki Yerleşim Alanı arasında bazıları tarafından Akannesos olarak adlandırılan ASPİS Adası vardır . Myonnesos yarımada şeklinde bir yükseklik üzerine iskan edilmiştir . "

Aynı yazar , bölgemiz hakkında verdiği bilgilere şöyle devam etmektedir ;

( Strabon , sayfa 26 . ) " Kolophon'da sonra , Karakios Dağına , Artemis'e ( Baş Tanrı Zeus'un kızı , Bereket Tanrıçası ) tahsis edilmiş bir Ada'ya gelinir . Kıyıdan Adaya , Dişi Geyiklerin yüzerek geçtiğine , ve burada yavruladıklarına inanılırdı . Bundan sonra , Kolophon'dan , Klaros üzerinden 120 stadia uzaklıkta , Lebedos'a gelinir . "

Özdere , kayıtlara göre , Hititlerin akrabası luviler'in yaşadığı dönemde Yüce Tapınağın bulunduğu , Helenistik Çağdan sonra , Roma Devrinde ise Baş Tanrı Zeus'un adına yapılmış Tapınağın bulunduğu yerleşim alanıdır .

Yine Strabon ve Ramsay'a göre , Klaros , Diosheiron , Lebedos , Myonnesos , Teos ile Ephesos arasında önemli bir yol güzergahıdır .

OSMANLI DÖNEMİNDE " KESRİ "
İzmir'in önemli bir karyesi ( köyü ) olan KESRİ ismine Osmanlı Döneminde 1467 ve 1475 tahrirlerinde ( kayıtlarında ) rastlıyoruz . 1467 tarihli bir tahrirde , İzmir Kazasının güneyinde yer alan köylerden sadece Mesavli ( Çakaltepe ) , Kesri ( Özdere ) , Emirdoğan , Dryanda ve Çapar ( Çapak ) bulunmaktadır . Bunlardan Mesavlı ve Kesri Cumaovası'na , Çapar ve Emirdoğan ' da Dryanda ( Ayrancılar ) Nahiyesine bağlıdır . O dönemin iki Nahiye Merkezi , Dryanda ve Cumaovası'dır . Dryanda , İzmir – Torbalı yolunun solunda kalan bölgedir . Sağında kalan bölge ise Cumaovası diye adlandırılır .

Daha sonraki yıllarda ise Değirmendere Nahiye Merkezi olacaktır . 1940 yıllarından sonra Kesri , Nahiye Merkezi olan Seydiköy ve Değirmendere'ye bağlı bir köy olarak kayıtlara geçecektir .

Aydın oğlu dönemiyle ilk Türk Yerleşimlerine tanık olan yöremizde 1329 yılında , Aydın oğlu Mehmet Beyin oğlu Umur Bey , İpsili ( Doğan Bey ) ve çevresini ele geçirmiştir . Umur Bey'le birlikte başlayan dönemde , Cüneyt Bey'in oğlu Doğan Bey 'den dolayı ismi Doğan Bey olarak anılmaya başlamıştır . Aydın oğlu Umur Bey, Cüneyt Bey ve Doğan Bey döneminde Akdeniz ve Adalardan gelecek tehlikelere karşı Sivri Hisar , ( Seferi Hisar) Nahiyesi , Doğan Bey'i gözetleme yeri olarak kullanmıştır . Ege Denizinden geçen ve Samos'tan kalkan gemileri buradan izleyen Umur Bey ve Aydın oğlu Devleti , Doğan Bey'i ve civarını önemli bir Yerleşim Merkezi yapmıştır .

1467 tarihli defterde ki kayıtlarda , bulabildiğimiz köyler içinde Cumaovası Nahiyesinde en fazla nüfusa sahip olan yerleşimler Kesri ve Gümüldür'dür . Bu kayıtlarda Kesri'de 68 hane bulunmaktadır . Hane Reisleri içinde 7 ' si sanatkardır . 4 Terzi , 1 Demirci , 1 ' de Dokumacı vardır . Terzi , demirci ve dokumacı bulunması , çevrede Tımar ve Yaya Çiftliklerinin çok olmasına , denizle bağlantısı nedeniyle de Levent'lerin ( Denizcilerin ) yörede bulunmasına bağlı olmalıdır . Bu da yerleşimin önemine bir kanıttır . Kitab – ı Bahriye 'nin 180. sayfasında "İzmir'in Kesri Köyünde , Kumkışığı civarında Haram – i Levent kayıklarının barındıklarından ***** edilmektedir ki bununla Deniz Korsanlarının kastedildiği açıktır . " Ancak , bu arada Bahriye Askerlerine de Levent denildiğini hatırdan çıkartmamak lazımdır .

Bölge , her dönemde Korsan Yatağı olmuştur . Doğan Bey ' deki Çıfıt Kalesi , Korsan Kalesi olarak ta anılmaktadır . O çağlarda en büyük Korsanlık Olaylarına bu bölgede rastlanıldığına dair elde kaynak çoktur .

Osmanlı Döneminde toprakların büyük kısmının mülkiyeti Devlete aittir . Bu topraklar , Devlete hizmette bulunanlara , " Hizmetlerinin karşılığı " olarak dağıtılırdı . Osmanlılar , bir yerin fethine müteakip , " TAHRİR " denilen sayımları yaptırdıkları gibi bu tahrirleri her Padişah değişikliğinde veya genellikle 30 yıl aralıkla tekrarlatırlardı . 1467 tarihli Tımar esasına göre yazılmış defterde, Mesavli ile başlayan 230 . sayfada Emirdoğan , Dryanda , Zeytini , Çapak ve Kesri görülmektedir . Defterin 306 . sayfasından itibaren Padişah Hasları yer almaktadır . Kürdelen ( Karşıyaka ) , Manda ( Bornova ) , Urla , Çeşme, Hereke , Düzce , Seferihisar Nahiyeleri kayıtlıdır . Defter , köylünün toprağı işlemesine , kullanmasına göre " ÇİFT " , " NİM ÇİFT " , " ÇİFTLİ KARA " , ve " KARA " olarak ayrılmıştır . Bu tabirler , topraksız , az topraklı , veya çok toprağa sahip köylü karşılığı olmalıdır .

Emirdoğan , Çapak , Kesir , Dryanda ve Zeytini köyleri , mukataa ( Vergi Mükellefi) , olarak geçmektedir . Başbakanlık Osmanlı Arşivi , Bab – ı Defter – i Kalem'in tasnifi içinde 757 numarada bulunan bu defter de Tımar esasına göre tanzim edilmiştir . Defterde sadece Çağış , Gümüldür , Çamlı , Kesri , Gölyaka , ve Kurdelen köylerinde iki cemaatin mevcudiyeti görülmektedir. Yaya ve yamaklar artık reaya ( vergi veren Halk . ) statüsüne sokulmuş olduklarından , çoğu çiftlik boşaltılmıştır . Çiftliklerde yaşayanların evlileri " bennak " , bekarları , " mücerret " olarak kaydedilmiştir .

Osmanlı Döneminde , Padişahların yatırımlarının ( cami , köprü , imaret ve yolların gelirleri çeşitli Vakıf ve Haslardan temin edilirdi . Örneğin Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan'a 1520 yıllarında Urla'nın Köyleri Vakıf edilmişti. Kesri ve Gümüldür Köyü de Kanuni Sultan Süleyman Hassına bağlanmıştı. Padişah Hassına bağlı Köyler içinde Tımar Çiftlikleri de vardır . Kesri'de Padişah Hassına bağlanmış , Mustahfıs Tımarı ( Padişah tarafından korunan , gözetilen Tımar Çiftliği ) vardır . Tımar Çiftlikleri içinde o dönemde Yaya Çiftliklerine ( yaya ve müsellem adıyla , atlı olmak üzere iki askeri teşkilat vardır . ) Gümüldür ve Kesri'de rastlıyoruz . Kesri ve Gümüldür Köylerinin sahile yakın yamaçlarda kurulmasının sebebi , düşman saldırılarına karşı korunmak için olmalıdır . Samos ve diğer adalardan gelen Korsanlar , Halkın elindeki mahsul ve hayvanları gemilere yükleyip , kaçırmaktaydılar .

Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait bu bilgilerden önce Fatih Sultan Mehmet'in son dönemleri 1478 yılında " Cumaovası Köyleri içinde 15. Yüzyıl Tahrirlerinde tek bir köy hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz , bu köy de , Kesri Köyüdür .

Kesri'de XV. Yüzyıldaki iki Tahrir arasında , hem Tam Çift , hem de Yarım Çift sayılarında artış tespit edilmektedir . Ancak daha önce de belirtildiği gibi 1467 ' de " Çiftli Karalar " varken , 1478 'de bunlar kayıp olmuş , yerini artık Bennaklar almıştır . Dolayısıyla artış oranları hesaplanırken , bu ikisi arasında mukayese yapılmıştır .

1478 YILINDA Kesri Köyünün nüfusunun artışında büyük bir gelişme vardır . Kesri'de artık mücerret ( Bekar nüfus) vardır . Bekar Nüfusun artması bölgede Çiftliklerin çoğalmasına , nüfusun artışına , ve bölgenin o dönemde ekonomik olarak güçlenmeye başladığının göstergesidir . Kesri'nin hane artışı da bunu belli etmektedir . Kesir ve Gümüldür Köylerinin muhtemelen XVI . yüzyıl başlarına ait Yavuz Sultan Selim devri Tahririne de sahibiz . Bunlardan XV ve XVI . yüzyıllardaki gelişmeleri izleyebildiğimiz tek köy Kesri'dır . Buna göre 1478 ' de 116 olan Hane sayısı , Yavuz Sultan Selim devrinde 152 ' ye , 16 olan mücerret sayısı , 26 ' ya çıkmıştır . 216 Hane , 20 mücerret olan Gümüldür'ün Nüfusu , 1528 yılında 139 Hane , 19 Mücerrede inmiştir . Cumaovası reaya köylerinden Kesri ' de gerek hane , gerek mücerret sayısında düşüş vardır . 1528 yılında köylerin büyük kısmında Mutak 'a ( azat edilmiş köleler ve bu kölelerin çalıştığı çiftlikler ) rastlanmaz . Gümüldür ve Kesri'de sadece birer Mutak vardır . 1478 tarihinde Aydın Sancağında köylerin bir kısmında bazı şahısların Mukataa

( Hazineye gelir temin eden tuzla , gümrük , maden , dalyan gibi müesseseler ) kapsamına alınarak bunların Sancak Bey'i İshak Paşa'nın Tımarına katıldığı köylerden biri de Kesri' dır . Kesri Köyündeki şerh ise daha farklıdır . Bunların Kesri Köyünün raiyetleri ( Hayvan sürüsü otlatanlar ) oldukları ama koyunlarının resmi vergisini Sancak Beyi'ne verdikleri için buraya da kayıt edilmiş olduklarına işaret edilmiştir . Gerçekten bu 6 kişinin ( 8 sürü sahibi ) Kesri Köyünde de Raiyet olarak adları bulunmaktadır .

Yayaların , Reaya Statüsüne sokulmasından sonra çiftliklerin bir kısmı da boşalmıştır . Bölgede 35 çiftlik boştur . Bunların 4 ' ü Gümüldür'dedir . Kesri'de hiç boş Çiftlik yoktur . Çiftlik sayısının en fazla arttığı 1575 yılında Kesri'de çiftlik sayısı 4'e çıkmıştır .

Zirai mahsullerden alınan Öşürler ( vergiler ) ;

Aydın Kanunnamesinde , Pembeden ( Pamuktan ) 10 Vukiyyede 1 Vukiyye " ÖŞÜR" alınacağının belirtilmesi , dolayısı ile miktarı değilse bile kaldırılan üründen elde edilen geliri bulmamız mümkün olmaktadır . Kesri'de 1528 – 1575 yıllarında alınan Öşür , 6.500 akçe olmuştur . 1528 yılında Kesri'de 3500 akçe olan gelir , 1575 yılında ise 2.570 akçeye düşmüştür .

Fatih Sultan Mehmet , Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi Tahrir Defterlerinde , Kesri'de , İlyasoğlu , Tuna Han , Ali , Sökeli İlyas adlı kişilerin çiftlikleri vardır . Bu kişiler aynı zamanda Ser Piyade ( Piyade başı ) dır .

Kesri ' de Osmanlı Döneminde Türk Nüfusu çoğunluktadır . Çünkü XIX. YüzYılın II. Yarısından sonra Anadolu ve Adalardan Rum nüfusun İzmir'e yoğun bir göç verdiğini görüyoruz . Bu dönemde , örneğin Seferihisar Nüfusunun 21.200 kişiden 7.500 'ü Rum Nüfusudur . 1866 yılında İzmir'in Cumaabadad , Trianda , ve Torbalı Nahiyeleri birleştirilerek Seydiköy merkez yapılmıştır .

O dönemde Kesri, Seydiköy'e bağlı bir köydür .

CUMHURİYET DÖNEMİNDE KESRE , DAHA SONRA ÖZDERE
1926 YILINDA Değirmendere Nahiye olunca , Kesri bu defa oraya bağlanır .

Elimizdeki belgelerden 1927 yılı Emlak Kayıtlarına göre Kesri en büyük yerleşim alanıdır .

150 hususi binası , 2 resmi binası , 6 iktisadi binası , 1 cami ile bölgenin en önemli merkezidir .

1965 Nüfus Sayımına göre de Yörenin en büyük Yerleşim Alanı yine Kesri'dır. 1407 Nüfusu vardır .

O dönem Kesre Muhtarı Mehmet Özkan'dır . Bu dönem Türk Turizminin emeklemeye yeni , yeni yatırımların başladığı bir dönemdir .

Yöremizdeki Sultan ve Paşa Otelleri bu dönemde yapılmıştır . O yıllardaki bir turizm dergisinden yaptığımız alıntı Sultan Otelden şöyle bahseder ;

Bereketli toprakları üzerinden ve arasından berrak sular akan ormanların içinden geçen yol , İzmir'i Gümüldür Bucağına bağlar ve buradan Kesre Köyüne bir yol ayrılır . Ege'nin dantel gibi kıyıları bu yol boyunca devam eder. İşte , burada , o dantel kıyılara hakim bir tepenin üzerinde yalnız İzmir'in değil , tüm Ege'nin en güzel turistik tesislerinden biri yükseliverdi . Kimselerin bilmediği cennet bir yurt köşesine milyonlar yatıran bu güzel ve hayırlı teşebbüs , " Enternasyonal Turizm TAŞ." nin eseri idi . Bu şirketin de başkanı tanınmış iş adamı Ali Mütevellioğlu idi . 1966 yılı başlarında bu araziyi satın alarak Mayıs ayı içinde işe girişmişti . Tam 22 ay sürmüştü . Buradaki hummalı faaliyet ve neticede Avrupa'daki emsallerini kıskandıracak güzellikte bir tesis meydana gelmişti. Saraylara layık bir isim bulmuştu buraya " SULTAN " ...

Bölgede ilk yatırım olması nedeniyle Sultan'dan başladık .

Günümüz itibarı ile toplam tesisin 100'e yaklaşmış olması , 35 yıllık süreçte 5.000 yatak kapasitesini geçmesi Özdere'yi , Kuşadası'ndan sonra önemli bir cazibe merkezi yapmıştır. Yöre , gerçek bir doğa cennetidir .

YEŞİLİN VE MAVİNİN HER TONUNU BURADA GÖRMEK VE YAŞAMAK MÜMKÜNDÜR .

Güneşin eşsiz güzellikte batışını , renklerin cümbüşünü , Özdere akşamlarında doyarak yaşayabilirsiniz .

Doyumsuz bir tatil beldesidir Özdere . İster denizine aşık olun , ister ormanına , isterseniz dantel gibi koyları ile tertemiz , pırıl , pırıl denizine ...

Veya ister su altı avcılığına ilgi duyun , ister kara avcılığına . Özdere size göre yaratılmıştır . Her mevsim , her zevke uygundur . Üstelik , etrafındaki tüm turistik ve tarihi yerlere ve bilhassa İzmir'e çok yakındır .

Geriye bir tek görmek ve yaşamak kalıyor .

ÖZDERE'YE ULAŞIM
Özdere, her yönden rahatça ulaşılabilinecek bir karayolu üzerindedir.

Hangi yönden ulaşmak isterseniz , sizi sıkmayan nefis çam ormanları arasından geçerek, koylarının etrafından dönerek, Kuşadası Körfezinin muhteşem görüntüsünü seyrederek ulaşabilirsiniz. Özdere aynı zamanda etrafında bulunan tarihi ve turistik ören yerlerine de çok yakın ve çok rahat ulaşım ağı ile bağlıdır.

KARAYOLU ULAŞIMI
İzmir Otogar'dan kalkan, Gaziemir üzerinden Özdere' ye gelen Özdere Taşımacılık Kooperatifi minibüsleri (Kış mevsimi 06:45 - 19:00 yaz mevsimi 06:00 - 22:00 saatleri arasında) her yarım saatte bir karşılıklı olarak hareket etmektedir.

İzmir-Gaziemir semt garajından kalkan Belediye otobüsleri sabah 07:00 - 09:00 , akşam 17:30 - 19:15 de İzmir-Gaziemir üzerinden Özdere' ye, sabah 05:45 - 07:00 , akşam 15:30 - 17:30 da Özdere' den İzmir'e hareket etmektedir.

Bölgede ayrıca Kuşadası-Selçuk-Özdere-Seferihisar' a minibüs seferleri yapılmaktadır.

Özdere' nin civarındaki tarihi ve turistik Ören yerlerine uzaklığı ise:
İzmir'e Uzaklığı 70 Km
İzmir Adnan Menderes Havaalanına Uzaklığı 45 Km
Menderes İlçesine Uzaklığı 40 Km
Seferihisar (Teos) 'a Uzaklığı 40 Km
Çeşme' ye Uzaklığı 150 Km
Selçuk' a (Efes,Meryem ana' ya) Uzaklığı 35 Km
Kuşadası' na Uzaklığı 40 Km

Tags: