Gönderen Konu: Vitamin Hapı Kurbanları!  (Okunma sayısı 2268 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7750
    • insan ve doğa
Vitamin Hapı Kurbanları!
« : 10 Mayıs 2011, 07:31:34 »
Son senelerde adeta bir "vitamin ve doğal beslenme ürünü çılgınlığı" yaşanıyor. İnsanlar elmayı, portakalı, mandalinayı… bıraktı, vitamin hapı içiyor. Çocuklarına balık yedirmiyor, omega 3 yutturuyor; yoğurdun yerini probiyotikler aldı.





Şimdilerde çoğu insanın, özellikle de hanımların çantasında, Amerikan malı küçük turşu kavanozu büyüklüğünde kahverengi şişeler var.

- Ne bu? diyorsunuz.

Başlıyorlar sayıp dökmeye:

- Bu, ekinezya. Bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor.
- Bu?
- Bu, balina kıkırdağı. Yaşlanmayı önlüyor.
- Bu?
- Bu, Çin sarmaşığı ekstresi… saç dökülmesine bire bir.
- Bu?
- Bu…. diye devam ediyor, sonu gelecek gibi değil.

Adamlar uyanık tabii. Pazarlamanın kralını biliyorlar. Medyayı da medyadaki sazanları da bir güzel kullanıyorlar. İnsanlar, açık ve gizli reklâmlarla yaşlanmayı ve hastalıkları önlediği iddia edilen bu maddeleri kullanmaya âdeta mecbur bırakılıyor.

Öyle ki, artık nerdeyse herkesin kendine özel bir vitamini, doğal besin desteği olmaya başladı. Üstelik de, bırakın kadın-erkek; çocuk-genç-yaşlı ayırımını; sarışınlar için farklı, karakaşlılar için farklı, uzun boylular için farklı, saçını ortadan ayıranlar için farklı, atkuyruğu yapanlar için farklı ürünler var piyasada.

E VİTAMİNİNİN FAZLASI ÖLDÜRÜYOR

Ama gelin görün ki, bir taraftan da bu tür "ticari ürünler"in zararlarını ortaya çıkaran araştırmaların sayısı da her geçen gün artıyor. Bunların başında da E vitamini ile ilgili olanlar geliyor. Hani, şu milyonlarca insanın ‘kalp hastası olmayalım, kansere yakalanmayalım, daha uzun ve sağlıklı yaşayalım’ diye avuç avuç kullandıkları vitamin.

E vitamini, aslında bir antioksidan ve vücudumuzun sağlıklı olabilmesi için düşük miktarlarda alınması da gerekli tabii. Ancak günlük E vitamini ihtiyacı sadece 3-4 miligram. Bunu da ayçiçeği, mısır, buğday, kabuklu yemişler, pirinç, zeytin yağı, balık, marul, tere, kereviz, maydanoz, ıspanak, lahana… gibi yeşil yapraklı sebzelerden yeterince almak mümkün; hapa-mapa gerek yok hiç.

Amerika'da yaşları 50 ile 76 arasında değişen 77 binden fazla kişi üzerinde yapılan ve sonuçları birkaç gün önce açıklanan bir araştırma; uzun yıllar boyunca C, E vitamini ve folat gibi multi-vitamin kullanımının akciğer kanseri riskini azaltmadığı gibi, günde 400 miligram E vitamini alanlarda akciğer kanseri riskinin % 28 daha fazla olduğunu da ortaya koydu. Üstelik tehlike sigara içenlerde daha da büyük bulundu.

Bu sürpriz bir sonuç değil, çünkü daha önce yapılan çalışmalarda da yüksek miktarda ve uzun süre alınan A, C ve E vitaminlerinin akciğer ve mide-bağırsak kanserlerine bağlı ölümleri artırdığı ve düzenli olarak vitamin hapı kullanan her 1 milyon kişiden 9 binin bu nedenle vaktinden önce yaşamlarını yitirdikleri ileri sürülmüştü.

En son da "Archives of Internal Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, avuç dolusu vitamin alan kadınlarda, kanser ve kalp hastalıkları riskinde azalma olmadığı, vitaminlerin, erken ölümü de engellemediği belirlendi.

VİTAMİN ALMAYALIM MI?

Almayın tabii ki. Vitaminler de aslında birer kimyasal maddedir, yani ilaçtır ve asla gelişigüzel kullanılmamalıdır. Gerçek vitamin eksikliklerinde düşük dozların bir yararının olmadığını ve vücudun ihtiyacından yüksek dozlarda alınan vitaminlerin ise çeşitli yan etkilere yol açtıklarını da sakın unutmayın.

Türkiye gibi her çeşit meyve ve sebzenin bol bol yetiştiği bir ülkede yaşıyorsunuz. Vitamin hapı yutacağınıza sebze ve meyve; balıkyağı hapı içeceğinize balık yiyin. Beyaz peynir, yoğurt, ayran dururken kalsiyum hapı da neymiş. Böylece, hem yeme zevkine varın, hem karnınız doysun ve hem de bunların içinde bulunan maddelerden de yararlanmış olun.

Çünkü meyve ve sebzelerin sağlığa faydaları sadece vitaminlerden değil, "fitokimyasal bileşikler" ve belki de henüz bilinmeyen daha pek çok başka maddeden de kaynaklanabilir. Bizleri kanserden ve başka hastalıklardan asıl koruyan da vitaminler değil, bu bildiğimiz-bilmediğimiz maddeler olabilir pekâlâ.

İyi de, "Meyve ve sebze üretiminde de hormonlar, böcek ilaçları gibi pek çok kimyasallar kullanılmıyor mu, onlara ne diyeceksiniz?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ama onun da çareleri var:

Mümkünse "organik" diye bilinen ürünleri satın alın, ama bunları alırken de bunların gerçekten organik olup olmadıklarından emin olun, aldanmayın. Bütün meyve ve sebzeleri, zamanında yiyin, mevsimi dışında asla yemeyin. Domatesi, patlıcanı, fasulyeyi, eriği, kirazı… yazın; portakalı, greyfurdu, mandalinayı, lahanayı, pırasayı… kışın yiyin. Sebze-meyve alırken bunların anormal şekilli olanlarını e normalden iri olanlarını da sakın almayın!

Güncelleme: 16/02/2009
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta , iyibilgi, 15/02/2009

Tags: