Gönderen Konu: Laodikiea antik kenti  (Okunma sayısı 4184 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Laodikiea antik kenti
« : 11 Eylül 2011, 14:09:45 »
Denizli ilinin 6 km. doğusunda, Eskihisar, Goncalı, Bozburun köyleri sınırları içinde kalan, Lykos (Çürüksu) Vadisi'nin en önemli ve büyük antik kenti Laodikeia, Seleukoslar (Suriye) Kralı, II. Antiokhos arafından eşi Kraliçe Laodike adına M.Ö. 3. yüzyılın ortalarında kurulmuştur.

    Söylenceye göre kral bir Apollon sözcüsünün yardımıyla baş tanrı Zeus’un öğüdünü duyup, eşi adına  bir kent kurmaya karar vermiştir. Bu durumda kentin kuruluş tarihi II. Antiokhos'un tahta geçtiği M.Ö. 261 ile Laodike'den boşandığı M.Ö. 253 yılları arasında gerçekleşmiş olmalıdır.

    Bir başka anlatıma göre; Seleukoslar kralı I. Antiokhos rüyasında annesi, kız kardeşi ve eşi olarak tanımladığı üç güzel kadın görmüş, her üç kadın da kraldan kendileri için Karia'da birer kent kurmasını istemişler, bunun üzerine kral I. Antiokhos'ta karısı ve annesi için Nysa (Sultanhisar) ve Antiokheia (Başaran Köyü-Karacasu) kentlerini, kız kardeşi Laodike için de Laodikiea antik kentini kurmuştur. Ancak antik kaynakların kral I. Antiokhos ve kız kardeşi Laodikie'nin adından hiç söz etmemesi, kentin kral II. Antiokhos tarafından karısı güzel Kraliçe Laodike adına kurulduğunu göstermektedir. Kazı ekibince, Antik Kent'in batısında yapılan yüzey araştırmalarında Klasik Döneme kadar inen seramiklerin bulunması kuruluşun daha da eskiye gittiğini göstermektedir.

    Antik yazar Plinius'a (NH. V. 105) göre, antik kentin yerleşim alanının bulunduğu yerde önce Diospolis ve sonra Rhoas adlarını taşıyan bir köyün kurulu olduğu belirtilir. Zeus kenti anlamına gelen bu ilk ad, burada çok eski ve köklü bir kutsal yerin varlığına işaret etmektedir. Zeus daha sonra, Laodikeia'nın en önde gelen kurucu ve baş tanrısı olarak saygı görmüştür. Antik kentte bir İsis Rahibesi heykelinin bulunması, burada İsis tapınağının varlığına işaret etmektedir. Mısır kökenli olan İsis; toprağın, doğanın ve tabiatın canlanmasını, denizler ve yer altını sembolize eden tanrıçadır. Laodikeia’da olası bir İsis tapınağının yer almasını, antik kentin kurucularının Suriye kökenli olmasıyla açıklanabilir.


       

    Laodikeia’nın yer aldığı Lykos Ovasına adını veren, Lykos (Çürüksu)  nehri; Honaz (Kadmos) dağı eteklerinden doğarak Lykos (Çürüksu) Ovasının ortasından geçip, Sarayköy yakınında Büyük Menderes nehrine karışmaktadır. Ovayı güneyde Babadağ (Salbacos) dağ silsilesi, batıda ve kuzeyde  Buldan ve Çökelez dağları, doğuda ise Honaz (Kadmos) dağı çevirmektedir. Antik coğrafyacı Strabon (XII / 8.16) Lykos (Çürüksu) nehrinin birçok yerde yeraltından aktığını, bunun sonucu da yer altında boşluklar meydana geldiğini anlatarak, bölgedeki depremlerin çokluğunu Lykos (Çürüksu) nehrinin meydana getirdiği yer altı boşluklarına bağlanmaktadır.

    Lykos Vadisi;  iklimin uygun, bölgenin verimliliği, İç (Afyon, Konya) ve Güney Anadolu’yu (Antalya, Burdur, Isparta) Batı Anadolu'ya bağlayan yolların kesişme noktasında olması nedeniyle Kalkolitik Dönemden (Bakır çağı M.Ö. 5500) itibaren insan yerleşmesine sahne olmuştur. Vadideki en eski yerleşmeler; Sarayköy yakınlarında Beylerbeyi Höyük, Kumkısık Höyük ve Kolossai (Honaz) Höyük tepesidir. Hellenistik Dönem yerleşmelerini ise; Laodikeia'nın güneyinde, Attuda (Sarayköy-Hisarköy), Trapezopolis (Babadağ-Bekirler köyü), Karura (Sarayköy-Tekkeköy), Menderes nehrinin batı yakasında Tripolis (Yenicekent), Laodikeia'nın kuzeyinde Hierapolis (Pamukkale), doğusunda Kolossai antik kentleri olarak sayabiliriz.




 



    Laodikeia antik kenti tarih sahnesine ilk defa, M.Ö. 220’lerdeki Akhaeos isyanıyla çıkmıştır. Polybius'a (8.21) göre, Seleukoslar Kralı III. Seleukos doğuda Ptolameios Krallığı ile savaşırken Sardes’te (Salihli) çıkan isyanı bastırmak için komutanı ve yeğeni Akhaeos'u görevlendirmiştir. Bu isyanları bastıran Akhaeos, Laodikeia'da kendisini kral ilan etmiş ve adına Sikke (para) dahi bastırmıştır. Akhaeos'un bu ihanetini ise daha sonra başa geçen kral III. Antiokhos idam ile cezalandırmıştır.

    Lykos (Çürüksu) Vadisi M.Ö. 190 yılında Seleukoslar ile Bergama Krallığı arasında yapılan Magnesia Savaşına kadar, Seleukoslar yönetiminde kalmıştır. Bu savaşı, Roma desteğinde kazanan Bergama Krallığı M.Ö. 188 yılında imzalanan Apameia (Dinar) barışıyla bölge yönetimini ele almıştır. Bergama Krallığı, III. Attalos'un M.Ö. 133 yılında ölmesiyle ve kralın vasiyeti üzerine, bölge Roma İmparatorluğu'na bağlanmıştır. M.Ö. 129 yılından itibaren Batı Anadolu Asya eyaletine bağlanmış olup, Roma İmparatorluğu'nca atanan Prokonsüllerce (eyalet valileri) bölge yönetimi sağlanmıştır.

    M.Ö. 88-85 yıllarında Pontus Kralı Mithridates Savaşları'nda Laodikeia büyük zarar görmüştür. M.Ö. 51 yılı sonu 50 yılı başlarında Kilikia Valisi ve Romalı büyük devlet adamı Cicero 10 hafta boyunca Laodikeia'da yargı işlerini yürütmüş ve yasaların hazırlanmasını sağlamıştır. Daha sonra Parth güçleriyle bölgeye M.Ö. 40 yılında gelen Labienus’a Laodikeia’lı Zenon adlı soylunun karşı direnişi sonucu, Laodikeia Roma İmparatorluğu'nca büyük saygı görmüştür. Bunun sonucu Zenon’a Pontus Bölgesi (Karadeniz Bölgesi) hediye edilmiş ve Laodikeialılar Roma yurttaşı sayılma ayrıcalığını elde etmiştir.

     Laodikeia’da her yıl birlik üyeleri arasında toplanan altınlar Kudüs’e gönderiliyordu. Roma’nın M.Ö. 62 yılındaki vetosu üzerine, bu altınlar Kamu Hazinesi'ne aktarıldı ve bundan sonra Laodikeia hızlı bir şekilde gelişti. M.S. 60 yılındaki büyük depremde tüm Lykos (Çürüksu) Vadisi kentleri yerle bir oldu. Hierapolis ve diğer kentler, Roma İmparatorluğu yardımlarıyla ayağa kaldırılırken, Laodikeia kendi kendini imar etmeyi başardı. M.S. 2. yüzyıl sonlarına doğru iyice zenginleşen kent, İmparator Commodus (M.S.180-192) adına bir tapınak yapmış, bundan dolayı da "Neocoros" tapınak koruyuculuğu unvanını alarak vergiden muaf tutulmuştur. Kentin tapınak koruyuculuğu unvanı, İmparator Caracalla (M.S. 211-217) Dönemi'nde de devam etmiştir. Laodikeia M.S. 129 yılında Roma İmparatoru Hadrianus'u (M.S. 117-138), M.S. 215 yılında İmparator Caracalla’yı (M.S. 211-217) ve M.S. 370’te İmparator Valens’i (M.S. 364-378) ağırlamıştır.

     Laodikeia M.S. 3.yy'a kadar Kibyra (Gölhisar) Coventus birliğine dahil olmuştur. M.S. 3. yy'dan sonra Laodikeia Frigya Pacataniası'nın başkenti olmuştur. Kent Nikomedia (İznik), Hierapolis (Pamukkale) Smyrna (İzmir), Ephesos (Selçuk), Pergamon (Bergama), Kolossai (Honaz) ve Tripolis (Yenicekent) ile birlik sikkeleri (para) basarak ortak kullanmıştır.




   



    Laodikeia'da Hıristiyanlığın yayılması çok zor olmuştur. Bunun nedeni de kentin ticaret ve tekstil ile ulaştığı zenginliktir. Zengin ve refah düzeyi yüksek olan halk, ilk başta yeni dine fazlaca bir ilgi göstermemiştir. Özellikle Polemon Sülalesinin zenginliği tüm antik dünyada dillere destan olmuştur. Söylenceye göre zengin ve gururlu bir adam olan Polemon, hep gümüş dizginli arabasında gezerdi. Polemon kentte kral ve tanrılarla eşit düzeyde tutulurdu ve Smyrna (İzmir)’da büyük ve görkemli bir evi vardı. Roma İmparatoru Antonius Pius (M.S.138-161) henüz  Anadolu valisi iken, Smyrna (İzmir)’ya gelişinde Polemon’un o sıralar boş olan evine yerleştirilmişti. Bir gece Smyrna (İzmir)’ya gelen Polemon, evinin tutulduğunu görünce çok kızmış ve Valiye hemen evi terk etmesini ve kendisine kalacak başka bir yer bulmasını söylemiştir. Antonius Pius İmparator olduktan sonra Polemon'u Roma’ya davet etmiştir. İmparator geçmiş olayı Polemon'a hatırlatırcasına yanındakilere “Polemon'un kapı dışarı edilmeyeceği bir yer bulun” demiştir. Yine söylenceye göre ölmekte olan Polemon yaptırdığı anıt mezarın içine girerek “Çabuk çabuk örtün üstümü, güneş sessizliğe büründüğümü görmesin” demiştir.

   Laodikeia ticarette ulaştığı mevki ile antik dünyada haklı olarak büyük bir ün sağlamıştır. Bu zenginliğin en büyük kaynağı, Laodikeia’da yetiştirilen kuzguni renkli bir tür koyun ve bunların yününden sağlanan dokuma ürünleridir.  Strabon (XII / 7.16) Laodikeia’da kuzguni siyah renkli yünü çok yumuşak bir cins koyun yetiştirildiğini, bu koyunların yünlerinin Miletos (Balat)’ta yetiştirilen koyunlarınkinden dahi üstün olduğunu, bu sayede Laodikeialılar'ın büyük gelirler elde ettiklerini yazmaktadır. Antik yazar Vitrivius (VIII/3) koyunların yünlerinin yumuşak oluşunu içtikleri bölgenin çürük kokulu suyuna bağlamıştır. 







    Laodikeia, Kolossai ve Hierapolis fabrikasyon tekstil üretiminde antik dünyada çok önemli bir yere sahip olmuşlardır. Lykos (Çürüksu) Vadisi kentleri, aralarında bir birlik kurarak, ürettikleri tekstil ürünlerini Efes (Selçuk) limanına götürmüşler, buradan da gemilerle Samos (Sisam Adası), Atina ve İtalya’ya kadar ihraç etmişlerdir. Laodikeia'da dokunan ve Trimita adıyla bilinen tunikler o denli ünlüydü ki kent bir dönem “Trimitaria” olarak anılmıştır. Antik dönemin en güzel tekstil ürünleri Lykos (Çürüksü) Vadisi'nde dokunmuştur. Dokuma ürünleri Miletos’u (Balat) bile geride bırakmıştır. Başlangıçta Lykos (Çürüksu) Vadisi’nde dokunan tekstil ürünleri Sardes'te (Salihli) toplanmış ve oradan tüm antik dünyaya dağıtılmıştır. Ancak daha sonra Lykos’lu tüccarlar ürünlerini kendileri ihraç etmeye başlamışlardır. Antik dönemde Karia ve Lidya şehirleri tekstil endüstrisinde Laodikeia, Kolossai ve Hierapolis’e rakiptir. Bölgede, yünün yıkanması, boyanması ve dokunması önemli bir sektör haline gelmiştir. Geç Roma Dönemi'nde dahi İmparator Diocletianus’un (M.S. 284-305) fermanında “Laodikeialı” olarak kumaşlarından söz edilmesi, bu dönemde dahi  dokuma sektörünün önemini hala sürdürdüğünü göstermektedir. Denizli'nin bugün tekstil devi olmasının nedeni, bölge insanının antik dönemdeki gibi girişimci olması ve tekstilin bölgede 2300 yıllık köklü bir geçmişe dayanmasından kaynaklanmaktadır.







   Bizans Dönemi'nde tüm Batı Anadolu antik kentlerinde olduğu gibi, M.S. 395’te alınan bir karar gereği Laodikeia’nın etrafı bir sur duvarıyla çevrilmiş olup, bu surlar Hellenistik ve Roma yerleşimlerinin bir kısmını dışarıda bırakmıştır. Surların yapımı sırasında birçoğu anıtsal yapılara ait bloklar kullanılmıştır.  Laodikeia M.S. 494’teki korkunç depremde tamamen yıkılmış ve bir daha toplanamamıştır. Özellikle de M.S. 7. yy. başında meydana gelen diğer büyük deprem sonunda, su yolları bozulmuş, ova kentlerini gittikçe tehdit altına alan Sasani ve Arap istilaları sonucu, korumasız olan kent,  güneye Denizli Kaleiçi’ne Ladik adıyla taşınmıştır. Bununla ilgili olarak kazı çalışmalarında, M.S. 7. yy. sonrasına tarihlenen sikkeler henüz bulunmamıştır,  bu da kentin büyük ölçüde taşındığını göstermektedir. Antik kentten güneye doğru yüründüğünde Erken Bizans Dönemi'nden itibaren başlayan seramik buluntularını Bakırlı Mahallesine kadar takip etmek mümkündür. Lykos (Çürüksu) Vadisi ise 13. yüzyıl başından itibaren tamamen Türklerin eline geçmiştir.

    Laodikeia topografik olarak ovadan yükselen ve tüm alana hakim olan tepelerin üzerinde kurulmuştur. Yerleşim alanının en yüksek kodu ikinci su dağıtım noktası olup, 293.74 metredir (Plan no: 26).

    Kentin güneybatısından 1891 yılında açılan tren yolu geçmektedir. Antik kentin kuzeybatısında Asopos (Gümüşçay), güneydoğusunda Kapros (Ellez Deresi), kuzeyduğusunda  Lykos nehri yer almaktadır. Laodikeia içinde bugün görülebilen yapı kalıntıları Roma Dönemi'ne aittir ve bunlar M.S. 60 yılındaki büyük depremin hemen arkasından yapılan imar faaliyeti kalıntılarıdır

Tags: