Gönderen Konu: Hierapolis Antik Kenti ( Pamukkale )  (Okunma sayısı 5057 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Hierapolis Antik Kenti ( Pamukkale )
« : 21 Şubat 2010, 19:00:03 »


Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır. Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır. Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolis'in bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz.



Tiyatro
Grek Tiyatrosu tipinde, yamaca yaslanmış 300 ayak (91 m.) tüm cephesiyle birlikte korunabilen büyük bir yapıdır. ınşasına MS. 60 yılında olan büyük depremin ardından Flaviuslar döneminde MS. 62 yılında başlanmıştır. Hadrian döneminde (MS.117-138) inşa halindedir. Yapı Severuslar döneminde MS. 206 yılında tamamlanmıştır. Cavea'da 50 oturma sırası bulunur ve 8 merdivenle 7 bölüme ayrılmıştır. Cavea'nın tam ortasından geçen Diozoma'ya her iki yandan tonozlu birer geçit ile (vomitorium) girilir. Cavea'nın ortasında yer alan krallık locası ve orkestrayı çevreleyen 6 ayak (3.66 m.) yüksekliğindeki sahne ön duvarında 5 kapı ve 6 niş bulunmakta, bunların önünde 10 adet sütun yer almaktadır. Sipiral yivli mermer sütunların üzerlerinde istiridye kabuğu şeklinde motiflerle dekore edilmiş nişler yer alır. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, burada yapılan kazılar sırasında bol miktarda heykel bulunmuştur. Sahne arkasındaki duvarlarda ise mermer kabartmalar yer alır.



Büyük Hamam Kompleksi
Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır. Palaestra'nın yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

Surlar
MS. V. yüzyılda, Roma imparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396'da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. iki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır.

Hierapolis kentinin en büyük yapılarından biri olan Roma Hamamı, 1984 yılından beri Hierapolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müzede Hierapolis kazılarından çıkan eserlerin yanında Laodikeia, Colossai, Tripolis, Attuda gibi Lycos (Çürüksu) vadisi kentlerinden gelen eserler de bulunmaktadır. Ayrıca Tunç çağının en güzel örneklerini veren Beycesultan Höyüğü'nden elde edilen arkeolojik buluntular müzenin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ayrıca Caria, Pisidya ve Lidya bölgelerindeki bazı yerleşimlerden ortaya çıkarılan eserler Hierapolis Müzesi'nde toplanmış ve sergilenmektedir.
Hierapolis Hamamı'nın bölümlerinden olan üç kapalı mekan ile doğu bitişiğindeki kütüphane ve gymnasium olarak bilinen açık mekanlar müze teşhir alanları olarak düzenlenmiştir. Küçük ve büyük bir çok eserin sergilendiği müze üç kapalı mekandan oluşmaktadır. Açık alanda sergilenen eserler ise daha çok mermer ve taş eserlerdir.
« Son Düzenleme: 11 Eylül 2011, 14:07:16 Gönderen: GeZGiN »

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Ynt: Hierapolis Antik Kenti ( Pamukkale )
« Yanıtla #1 : 09 Nisan 2020, 15:14:46 »
Ege’nin beyaz masalı diye bahsedilen, barındırdığı tarihi dokuları ve antik kentleriyle şehrin en canlı, en merak uyandıran ilçesi diyebiliriz. Travertenlerin dünyada bir başka benzeri olmayışı burayı ‘turizmin kalbi’ haline getirmiştir. Yerli ve yabancı gözetmeksizin, her yıl sayısız turist tarafından sıkça ziyaret edilen Pamukkale, keşfedildikçe güzelliklerinin sınırı olmayan eşsiz bir yer konumundadır.

Travertenler Nasıl Oluştu?



Muhteşem görüntüsüyle büyüleyen bu kayalar, bölgedeki su akıntılarının 14 bin yıl öncesine kadar dayandığı yönünde. Pamukkale’de sıcak sular bu traverten yataklarına doğru akmış ve bu da kayaların çökmesine neden olmuştur. Suların içerisinde bolca kalsiyum ile karbonhidrat bulunur ve su her yeryüzüne çıktığında havayla temas ettiği için karbondioksit ve karbonmonoksit uçar. Bu uçan gazlar da travertenlerde birikerek, günümüzdeki eşsiz beyazlığına ve sertliğine kavuşmuştur.

Traverten nedir?
Basınç altında bünyesinde erimiş karbondioksit bulunan yeraltı suları, geçtikleri alanlardaki kalsiyum karbonatı eriterek taşımaktadır. Suyun aniden basınçsız bir alana çıkması ve karbondioksitin uçması ile suda erimiş olan kalsiyum karbonat çok ince katmanlar halinde kayaların üzerine çökmektedir. Bu birikim de zamanla bir bulut gibi yumuşak hatları olan travertenleri meydana getirmektedir. Aynı zamanda mermerle birlikte de kullanabileceğimiz bir yapı malzemesidir.

Nelere İyi Gelir?
Pamukkale, şifalı suyu ve bu sayede oluşan travertenlerinin sunduğu güzellikle her gün binlerce turiste ev sahipliği yapıyor. Termal suyun birçok hastalığı tedavi edici olduğu o zamanlardan beri düşünülse de ancak yüzyıllar sonra bilimsel açıdan kanıtlanmıştır. Bu suyun her türlü tansiyona, romatizmal hastalığa, kas ve eklem ağrılarına, kalp damar hastalıklarına şifa olması gibi bir özelliği bulunuyor. Her yıl dünyanın dört bir yanında gelen ziyaretçiler de bu sularda şifa aramaktadır.

Hierapolis Antik Kenti
Pamukkale Travertenleri’yle iç içe olan kent, içindeki çeşitli tapınak ve dinsel yapılarının varlığından dolayı aynı zamanda Kutsal Kent olarak da bilinir. Denizli’nin hem doğa hem de kültürel mirasları arasında bulunan ve MÖ 2. Bergama kralı Eumenes tarafından kurulduğu, adını ise Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Heira’dan geldiği düşünülmektedir. Roma İmparatoru Neron zamanında güçlü bir depremle hasar gören şehir aynı süreçte baştan aşağı yenilenmiştir. Tapınakları, antik tiyatrosu, tarihin izlerini taşıyan kapıları, surları, caddesi, kilisesi, gizemli mağarası ile dünyanın dört bir yanından ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Hierapolis Antik Havuz
ierapolis Antik Havuz, bir diğer adıyla Kleopatra Havuzu olarak da bilinen, MÖ 7. yüzyılda gerçekleşen bir deprem sonrasında oluşmuştur. Şehrin göbeğinde bir göçüğün meydana gelmesi ve Agora meydanına ait yıkılmış sütunların bu göçüğün içerisindeyken termal suların alanı doldurmasıyla şu anki görkemli halini almıştır. Sıcaklığının 36 derece olması ve yaz-kış bu durumun hiç değişmemesi başlıca özelliklerindendir. Roma döneminde çok ünlü bir sağlık merkezi olarak da kullanıldığı düşünülen havuz, yapılan araştırmalar sonrasında içerisindeki suyun pek çok hastalığa şifa olduğu anlaşılmıştır.

Plutonion Mağarası
Oldukça sıra dışı olan bu doğal mağara, fay kırığından çıkan termal suyu ve kendisine yaklaşan canlıların ölümüne yol açtığı düşünülen bol miktarda karbondioksit gazı bulunduruyor. Antik dönem zamanında, yer altı tanrısı Hades’e, tören eşliğinde kurban verilen bir yer olduğundan ‘ölüler ülkesine geçiş kapısı’ olarak düşünülmektedir. Bilinenlere göre bu doğal mağaraya Hades için bir boğa sokulur, boğa zehirli gazdan dolayı ölür ve böylelikle tanrıya kurban edilmiş olur. Yer altının tüm hazineleri Hades’e ait olduğundan Romalılar onun ismini varlıklı anlamına gelen Plüton olarak değiştirmiş ve günümüzde de Plutonium, yani “yer altı tanrısının ülkesine geçiş noktası” adını almıştır.

Antik Tiyatro
Hierapolis Antik Kenti içerisinde bulunan önemli yapılardan bir tanesi de 9.500 kişi kapasiteli antik tiyatrodur. MS 60 yılında gerçekleşen büyük deprem sonrası yapım planlanan Antik Tiyatro, MS 206 yılında tamamlanmıştır. Büyüklüğü ve tarih kokan duruşuyla ziyaretçilerin yoğun ilgisini kazanan Antik Tiyatro, tasarımından dolayı o dönemde büyük gladyatör savaşlarının da yapıldığı rivayet edilmiştir. Sütunların arasında o dönemin güzelliklerini yansıtan heykellerin bulunmasıyla beraber, tepede büyüleyici manzarasıyla izleyenlere unutulmayacak bir deneyim kazandırıyor.
« Son Düzenleme: 09 Nisan 2020, 15:16:36 Gönderen: GeZGiN »

Tags: