Gönderen Konu: Köroğlu’nda kırlangıç olsam Elmalı’da kanat çırpsam  (Okunma sayısı 3696 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7758
    • insan ve doğa
İskilip’in kuzeydoğusundaki Elmalı Vadisi, Çorum’un orman açısından en zengin bölgelerinden. Köroğlu Dağları’nın yanı başındaki vadinin yürüyüş parkurları geçen yıl işaretlendi, haritalandı. Serin tepelerden, dev göknarların gölgesinden kuşbakışı köyleri seyretmek isterseniz aklınızda olsun.



İskilip’i Kastamonu’ya bağlayan otoyol, tepelerin arasından, dere yatağını izleyerek kuzeye yöneliyor. 8 kilometre sonraki yol ayrımında batıya açılan Elmalı Vadisi beliriyor. Yaklaşık 10 kilometre derinliğindeki vadi 900 metre irtifadan başlayıp 1600 metreye kadar yükseliyor. Ortasından Meydan Çayı akıyor. Köroğlu Sıradağları’nın en yüksek üç zirvesinden biri, 1829 metrelik Bakacak Tepe de bu vadinin sonlarında, Akpınar köyünün hemen ardında.
Çorum Valiliği’nin girişimiyle Ersin Demirel’in hazırladığı “Kızılırmak Havzası, Gastronomi ve Yürüyüş Yolu” rehberine göre, ilin en güzel yürüyüş parkurlarından biri Elmalı Vadisi’nde. Bu bilginin doğruluğunu kavramak için yol ayrımından batıya doğru birkaç yüz metre ilerlemek yeterli. Güney yamaçlar göz-alabildiğine orman. Kuzeyde ise mavili, grili kayalık tepeler, aralarında tarlalar, ağaç öbekleri yer alıyor. Elmalı köyüne yaklaşırken Meydan Çayı boyunca yukarılara çıkan cevizlikler başlıyor. Ağaçlar öylesine yüksek ve öylesine sık ki sanki ceviz denizinde ilerliyorsunuz...

GÖRÜNMEZ ÇİZGİ

Yürüyüş parkurumuz vadinin batı ucundaki Yalakyayla’dan başlıyor. Güney sırtları izleyerek, Akpınar Köyü’nde sona eriyor. Vadinin kuzey yakasındaki Elmalı, Gölköy, Ahlatçık’ı birbirine bağlayan stabilize yol 1629 metredeki Yalak Pınar’a gelince iyice dikleşiyor. Yaklaşık 30 kişilik yürüyüşçü grubuyla midibüslerden inip yürüyüşe başlıyoruz...
Haziran sonunda güneşli, hafif rüzgârlı bir gün. Serin dağ havası vuruyor yüzümüze. Çevremizdeki çayırlarda yüksek irtifalarda yetişen, az kişinin bildiği narin çiçekler açmış. Yüksek çam ağaçlarının arasından geçen patika kısa aralıklarla işaretlenmiş. Kırmızı-beyaz boyalı işaretler her iki yönden de rahatça görülebilecek yerlerde, kimi zaman yerdeki kayada, kimi zaman ağaçta.
Patika hızla yükselip, manzara genişliyor. Karşı yamaçtaki yol, uzaklarda, ormanlarla çevrili Ahlatçık gittikçe küçülüyor. Alpler’i andıran manzaralar birbirini izliyor.
İç Anadolu ile Karadeniz bölgelerini ayıran çizgi tam buradan, Bakacak Tepe’nin yanı başından geçiyor. Kuşkusuz bölgedeki bitki zenginliğinde bu unsurun payı büyük. Kentin güneyinde bozkır atmosferi hâkimken kuzeydeki İskilip ve Kargı’da göz yeşile doyuyor.
Ekibimizdekiler farklı yaş gruplarından yürüyüşçüler. 11 kilometrelik parkur hiçbirinin gözünde büyümüyor. Kiminin ilk uzun yürüyüşü. Aramızda 10 yaşlarında çocuklar var. Fotoğraf çekerken birbirinden kopan gruplar arasında heyecanla ileri geri gidip geliyorlar. Parkuru uzatmalarına rağmen keyifleri yerinde.
Yol boyunca koyun otlatan çobanlar, yükseklerdeki yaylalardan dönen köylülerle karşılaşıp sohbet ediyoruz. İlk kez böylesine büyük bir yürüyüş grubu gördüklerini söyleyip bizi hayretle izliyorlar.



EYÜBOĞLU BÜYÜLENMİŞTİ

Bizi asıl büyük sürpriz Gelinpınar Mevkii’nde bekliyor. Bakacak Tepe’nin tam eteklerinde karşımıza uçsuz bucaksız panoramik bir manzara çıkıyor. İskilip dağlarına, vadilerine sanki çatıdan bakıyoruz. Karşımızda ormanların içinde biblo gibi duran Ahlatçık, uzaklarda Gölköy... Göz hizamızda yüksek irtifanın getirdiği puslu mavilik, uzaklarda bulutlar... İstanbul sokaklarında körleşmiş bakışlar için müthiş bir sonsuzluk duygusu. Çevremizde rüzgârın modern birer heykele dönüştürdüğü ağaçlar. Tam 70 yıl önce yolu İskilip’e düşen, iki hafta kalan ressam, yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun coşkulu satırlarını hatırlıyorum:
“Tam arayıp bulamadığım dağlar. (...) Adım başı yeni bir görüntü, adım başı yeni bir ışığa kavuşan sırtlar, kayalar. Tabak gibi bir dağ parçası. Birkaç dakika sonra korkunç bir çukurun içinde kaybolmaya başlıyor. Öteden bir karanlık leke içerisinden dağlar fışkırıyor. Dağlar şaha kalkıyor, dağlar doğruluyor. Gökler şaha kalkıyor, gökler doğruluyor...”
İskilip merkezinde yazmıştı bunları Eyüboğlu. Bakacak’ın sırtlarına çıksa kim bilir neler hissederdi?
Yaklaşık dört saatlik yürüyüş, Akpı-nar’da sona eriyor. Evinin önünde karşılaştığımız Hasan Erdem (68) bize ayran ikram ediyor. İstanbul’da yaşadığını, yazları köyüne geldiğini, Akpınar’da geçirdiği birkaç ayın sağlığını nasıl olumlu etkilediğini anlatıyor. Kadıköy’de yaşadığımı, yıl boyunca Bostancı sahilinde yürüyüş yaptığımı öğrenince müzip bir ifadeyle tebessüm ediyor. Bizi İskilip’e götürecek midibüse binme konusunda ne kadar isteksiz olduğumu görünce de espriyi patlatıyor: “Çekin bakalım Bağdat Caddesi’nin kahrını...”

Kazan kadar dolma

İskilip’in şölen yemeği gibi ritüelle pişen meşhur dolması neredeyse tarihe karışmak üzere. Demirciler Çarşısı’nda 13 kiloluk özel İskilip dolması kazanı üreten tek usta kalmış. Mehmet Köylü (46) dededen kalma işyerini kapatmamak için mücadele ediyor. “Levhadan adam yaparım” diyecek kadar iddialı mesleğinde. Buna karşın dört yıl sonra emeklilik hakkını kazandığında atölyesini kapatmaya kararlı. Bir İskilip dolması kazanını üç günde yapıyor, 700 TL’ye satıyor. Bu özel dolmayı tadabileceğiniz tek restoran Seyir Tepesi’nde. Haftanın belirli günlerinde özel bir ritüelle pişiriliyor. Önce büyük parçalar halindeki etler tereyağında kavruluyor, bakır leğenle kazanın dibine yerleştiriliyor. Üstüne sac ayağı konuluyor. Tosya pirinci hafifçe kavrulup, torbalara doldurulup, leğen içinde ayağa yerleştiriliyor. Kazanın ağzı kapatılıp, kapak çevresi hamurla sıvanıyor. 12 saat odun ateşinde pişiriliyor. Açıldığında pirinç et suyuyla karıştırılıp, etlerle servis yapılıyor. Seyirtepe’de ramazan dışında her gün saat 12.30’da dolma kazanı açılıyor. Çorba, salata, tatlı dahil mönü 18 TL. Ramazanda ise iftarda yeterli rezervasyon varsa pişiriliyor. (www.seyirtepeiskilip.com)

Çatalkara Kültür Merkezi ilk yılında tarihe karıştı

Ressam, şair Bedri Rahmi Eyüboğlu, 1942’de sanatçılar için düzenlenen yurt gezileri kapsamında İskilip’e gelmiş, çok sevmiş, iki hafta kalmıştı. Kanadalı gelini Hughette Eyüboğlu (73) ise İskilip’i Bedri Rahmi’nin yazılarıyla tanıyıp merak etmiş, üç yıl önce ilçeyi ziyaret etmişti. Kaymakam Mehmet Yılmaz’ın girişimiyle ilçe kütüphanesinde sürekli Bedri Rahmi sergisi açılmasını sağladı. Ardından ilçe belediyesinin restore edip 12 yıllığına tahsis ettiği tarihi konakta Çatalkara Sanatevi’ni kurdu. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun retrospektif sergisini açtı. Bu arada Yazmalı Konak adlı bir başka binada yazma dersleri vermeye başladı. Kaybolan el sanatlarına dikkat çekmek için Fransa - Türkiye ortak projesi “Konuşan Kapılar” etkinliğini düzenledi. Fakat belediyenin sanatevinde kafeterya açmak istemesi üzerine sanatevi geçen yıl boşaltıldı. Yazmalı Konak’taki faaliyetlere de son verildi.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/23725804.asp

Tags: