Gönderen Konu: Bursa / İznik ( Nicaea ) - 1  (Okunma sayısı 28338 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7726
    • insan ve doğa
Bursa / İznik ( Nicaea ) - 1
« : 29 Ekim 2009, 03:25:07 »
Ulaşım
İznik ilçesi Bursa iline bağlı ve ile 85km uzaklıkta, Türkiye'nin Marmara bölgesinde, bölgenin güneydoğusunda ve kendi adıyla anılan gölün doğu kıyısındadır. İlçe 29-30' (Demirışık köyü batısı) ve 29-57' (Elmalı köyüdoğusu) doğu boylamları ile 40-21' (Hisardere tepesi) ve 40-37' (Ayvaşa dağı) kuzey enlemleri arasındadır. İznik kenti ise 29-42' doğu boylamları ile 40-26'doğu boylamının keşisme noktası çevresinde kurulmuştur. İznik,doğudaki Lefke boğazı tarafından Sakarya vadisine bağlanır. Batıdaki göl-Karsaksuyu vadisi ile Gemlik körfezi ile ilişkilidir.

Lefke boğazından geçen 30km.lik yol ile Mekece tren istasyonuna ulaşır. Kuzeyin de Samanlı dağları, güneyin de ise Katırlı dağları ile çevrelidir. İstanbul Yeşilköy, Atatürk havaalanına uzaklığı karayolu ile yaklaşık 210 km.dir. Ancak İznik, Yalova arası 60km. olan karayolundan sonra Yalova'dan İstanbul'a deniz yoluyla yaklaşık iki saatte geçilir.

Yalova istikametinden İznik'e gelmek isterseniz Bursa karayolunu kullanmalısınız. Orhangazi'ye geldiğinizde şehir merkezindeki ışıklardan sola doğru İznik istikametine doğru sapacaksınız. Yaklaşık 42 km'lik bir güzergah takip ederek yol üzerindeki Boyalıca ve Çakırca köylerini geçtikten sonra İznik'e gelebilirsiniz.

Bursa'dan İznik'e gelmek de bir o kadar kolaydır. Toplam 85.Km. lik bir yolculuk sonrası İznik'e ulaşabilirsiniz. Bursa 'dan İstanbul istikametine doğru yola çıkıp, Otobandan Gemlik ilçesini seçip, buradan otobanı takip ederek yaklaşık 5km' sonra KARSAK kavşağına varacaksınız. Buradan sağa doğru dönün. Sırasıyla Gölyaka, Sölöz, Narlıca, Göllüce köylerini geçtikten sonra göl kıyısını takip ederek İznik 'e gelebilirsiniz. Bursa Otobüs Terminalinden her yarım saatte bir minibüs, saat başı da otobüsler ile İznik'e gelinebilir.

Adapazarı'ndan İznik'e gelmek için ise, Bilecik -Bursa istikametine doğru sırasıyla Pamukova, Mekece den sonra(Mekece çıkışındaki İznik ayrımından sağa dönüp) yaklaşık 25 dakikalık bir yolculuktan sonra İznik'e varabilirsiniz.

İznik Tarihçesi
Tarihçe: Kent yakınlarındaki Karadin, Çiçekli, Yüğücek ve Çakırca Höyüklerinde M.Ö. 2500 yıllarına inen uygarlık izleri saklıdır. M.Ö. VII. yüzyılda Trak kavimlerinin göçlerinden önce burada kurulan yerleşim 'Helikare' adını almıştır. Kentte basılan sikkelerde Khryseapolis (Altın Şehir) adı okunmaktadır.

Makedonya İmparatoru İskender'in generali Antigonos tarafından M.Ö. 316 yılında yenilenen kent Antigoneia adını almıştır. İskender'in ölümünden sonra Antigonos ile general Lysimakhos arasındaki savaşı kazanan Lysimakhos kente, Antipatros'un kızı olan eşi Nikaia'nın adını vermiştir. M.Ö. 293'te Bithynia Krallığı'na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla süslenmiştir. Bir süre Bithynia Krallığı'nın başkenti olan Nikaia daha sonra Roma'nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürür.

Nikaia, Bithynia havarilerden Petrus'un çabaları ile Hıristiyanlık ile tanışır. İmparator l. Constantinus döneminde Hıristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkar. 325 yılı yazı başında Nikaia, Hıristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olur ve Birinci Konsül, Senatus Sarayı'nda toplanır. İmparator Constantinus'un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius'un görüşü " Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir." Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan "Hz. İsa'nın Tanrı nın oğlu olduğu" tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür. Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir.

İznik Ayasofia Kilisesi
İznik, Hristiyan alemi açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Zira ilk ekümenik konsil, M.S. 325 tarihinde 218 piskoposun katılımıyla burada yapılmış ve Hristiyanlık dinine hayat veren ve "İznik Yasaları" adıyla bilinen 20 maddelik karar Senatüs Sarayında alınmıştır

İmparator I. Constantinus'un huzurları ile yapılan I. konsil şiddetli tartışmalara sahne olur. İskenderiyeli din adamı Arius'un "Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediği" şeklindeki kısa sürede taraftar toplayan tezi, toplantıya katılan piskoposları çileden çıkarır.

Sonuçta bugün de savunulan Hz. İsa'nın tanrının oğlu olduğuna dair sav kabul görür. Arius ve arkadaşları toplantıdan kovulur. VII. ve son Ekümenik Konsil 787 tarihinde İznik'teki Ayasofya Kilisesi'nde yapılır. Kısacası İznik Hristiyanlık açısından önemli bir dini cazibe merkezidir.
 
Roma Tiyatrosu
Yenişehir Kapı’nın olduğu tarafta antik Roma tiyatrosunun kalıntıları bulunuyor. Yaklaşık 15.000 kişi kapasiteli olduğu tahmin edilen antik tiyatronun seyircilerin oturduğu kısmı ile hayvanların arenaya salındığı tünel kısmı büyük ölçüde ayakta kalmış olmasına rağmen, yapı bugün tamamen ihmal edilmiş durumda.Evet arkadaşlar yapı harap durumda...

İlk anda orayı gezen insanlara hiç ilgilenilmediği,bakılmadığı izlenimini veriyor...Bu eserler Dünya mirasıdır...
Bakım istiyor...Fotoğrafları dikkatle incelerseniz o dönem seyircilerin oturdukları yerler darmadağın olmuş...
Tarhi sütunları ve mermer parçaları göl kıyısına atacaklarına onarımlarda değerlendirmeleri daha iyi olurdu...

Bu tiyatronun bir başka özelliği de, tarihte ilk rüşvet olayının yaşandığı yer olması. Bilgilere göre, M.S. 98-117 yılları arasında yapılan tiyatronun inşaası sırasında vali Plinius ile Roma imparatoru Trajanus arasında, alınan ödeneklerin doğru sarf edilip edilmediğine ilişkin ciddi ihtilaflar yaşanmış.

Kuzeybatı Anadolu'nun ayakta kalan ve en görkemli arkeolojik yapıtı olan tiyatro, Roma İmparatoru Trajanus döneminde M.S. 111-12 yılları arasında Bithynia Prokonsülü (Valisi) Plinius'un çabalarıyla yapılmıştır. Tiyatronun üst caveası (oturma yerleri) yıkılmış, alt caveası ve diğer bölümlerinin taşları surlara taşınıp tamirlerde kullanılmıştır.

İznik Arkeoloji Müzesi
Sultan I. Murad'ın annesi Nilüfer Hatun'un anısına 1388 yılında inşa ettirilmiştir. İmaret olarak kullanılan yapı, yoksullar için her gün yemek dağıtılan bir hayır kurumuydu. Cumhuriyet Döneminde değişik gereksinmeler için depo olarak kullanılmış, 1960 yılında müze olarak hizmete açılmıştır.
Roma ve İslam eserleri ağırlıklı olarak müze avlusunda bulunuyor...Müzenin arka avlu bölümünde ise birçok
eserler dağınık olarak bulunuyor...Büyük olasılıkla sınıflanmayı bekliyor olmalı...

Tarihsel bir yapı olan imaret 14. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir. Osmanlı mimarisinde ters T planı ilk kez bu yapıda görülür. Yapı, kubbe ve tonozların örttüğü sütun ve payelerin taşıyıcı oldukları bir revakla başlar. Üzerinde kitabe bulunan bir kapı ile ana bölüme girilir. Ana bölüm, merkezinde bir aydınlatma feneri bulunan bir kubbe ile örtülüdür. Ana bölümden üzerleri birer kubbeyle örtülü yan mekânlara geçilir. İmaret, Bizans'a özgü çok zengin ve renkli taş ve tuğla işçiliği ile dikkat çeker.

Yeşil Camii
Şehrin en tarihi yapılarından biridir. Çandarlı Halil paşa zamanında başlayıp (1378), onun oğlu Ali paşa döneminde bitirilmiştir (1392). Eserin mimarı Mimar hacı Musa dır. Osmanlı döneminin tek kubbeli camilerine örnek olan bir yapıdır. Özellikle mermerden yapılmış caminin minberi görülmeye değerdir. Caminin muhtelif yerlerinde zengin bir taş işçiliği vardır. Minaresi caminin sağ köşesinde yer alır. Gövdesi ve şerefenden sonrası mavi ve yeşil renkte çinilerle zikzaklı mozaik tekniğine örnek bir yapıdır. Adını da bu yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır.

Süleyman Paşa Medresesi
Süleyman Paşa Medresesi, diğer bir ismi ile Çiniciler Çarşısı.

Medresenin kapısından içeri girdiğimizde, kendimizi İstanbul’daki Küçük Ayasofya Medresesi’nin avlusu benzeri bir yapının bahçesinde buluyoruz. Geniş avludaki tahta masalarda oturanların bazıları çini boyuyor, bazıları çaylarını yudumluyor, bazıları ise koyu bir sohbete dalmış.

Medrese avlusundaki odaların her biri, çini işi ile uğraşan ve çinilerle süslü eserlerini sergileyen zanaatkarlar tarafından kullanılıyor. Burada satılan çini eserler arasında; değişik motiflerle süslenmiş kolye uçları, küpeler ve kol düğmeleri, çeşitli büyüklükte yapılmış tabaklar, vazolar ve kaseler, farklı desenler verilmiş karolar ve daha niceleri var. En çok çalışılan desenler arasında, lale ve karanfil motifleri, Haliç motifi ve Çintemani geliyor.

Tarihi Surlar ve Kemerli Kapılar

İstanbul Kapı
İznik 5 km uzunluğunda surlarla çevrili bir eski başkent. Surların bir kısmı yıkılmış olmasına rağmen, bir kısmı hala ayakta ve sağlam. Hatta bazı bölgelerde kesintisiz olarak uzanmaya devam ediyor. İznik’in dört ana kapısı var. Bunlardan biri, ilçeye girerken kemerleri altından geçtiğimiz İstanbul Kapı, ikincisi ise Lefke Kapı. Her iki kapının bulunduğu yerde de kemerli bir yapı tarzı söz konusu. Kapının dış duvarlarında, eski dönemde Germenlerin burayı işgali sırasında kazandıkları zaferi sembolize etmek üzere dikmiş oldukları anıttan kalma kabartmaların yer aldığı parçalar bulunuyor.

Su yolu
Lefke Kapı’nın hemen dışında, M.S. VI. Yüzyılda İmparator Jüstinien tarafından yaptırılmış olan ve yakın geçmişe kadar kentin su ihtiyacını karşılayan, günümüzde de ayakta kalmış bulunan bir su yolu var.
« Son Düzenleme: 27 Ekim 2011, 23:04:51 Gönderen: GeZGiN »

Tags: