Gönderen Konu: Konstanz Gölü’nün ıhlamur kokulu adası  (Okunma sayısı 6215 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı GeZGiN

  • Yönetici
  • DoğaKolik
  • *****
  • İleti: 7728
    • insan ve doğa
Konstanz Gölü’nün ıhlamur kokulu adası
« : 13 Ekim 2011, 17:45:21 »
Konstanz Gölü’nün ıhlamur kokulu adası
Konstanz Gölü ya da diğer ismiyle Bodensee, Almanya, Avusturya ve İsviçre’nin sınırlarının kesiştiği bölgede. 571 kilometre karelik göl, deniz seviyesinin 391 metre üzerinde. 12 nehirden besleniyor. Üç adasından en büyüğü Lindau. Okurumuz Gülgûn Terek, ıhlamur ağaçlarıyla kaplı Alman adasına gitti, izlenimlerini yazdı.



Gölün en büyük adası Lindau ismini ıhlamurdan (linde) almış. Bütün ada ıhlamur ağaçlarıyla bezenmiş. Logosunda da yer alıyor. Tarihte ilk yerleşim ana karaya olmuş. MÖ 200’den kalma Romalılar Parkı bölgesinde sıcak suyla ısıtılan yapı kalıntılarına rastlanmış. Daha sonra, yerleşim olmamasına rağmen, ada surlarla çevrilmiş ve zaten çok yakın olan karaya tahta bir köprüyle bağlanmış. Şu anda Seebrücke adlı 163 metre uzunluğundaki köprü adayı karaya bağlıyor.
 

Adaya inanılmaz yoğunlukta bir turist kalabalığıyla girdik. Şansımıza güzel bir park yeri bulup otomobilimizi bıraktık. Önce Fischergasse adlı dar bir sokaktan adayı gezmeye başladık, şehrin tiyatrosunu geride bıraktıktan sonra Reichsplatz’a ulaştık. Eski belediye binasının süslü arka yüzü, çok güzel bir çeşme, ulu ağaçlar meydana romantik bir hava veriyor. Meydandaki çeşme Lindavia adını taşıyor. 1884’te 2’nci Ludwig’in 39’uncu doğum gününde yapılmış. Kırmızı mermer üzerine yapılan dört figür, şehrin önemli gelir kaynakları olan şarapçılık, tarım, balıkçılık ve gemiciliği sembolize ediyor. Tepedeki Lindavia’nın elindeki altın ıhlamur yaprağı ise defalarca çalınmış. Artık sadece adı var, kendi yok.
 

Yola devam edip şehrin en canlı, güzel bölümü liman ve Promenade Caddesi’ne ulaşıyoruz. Hava güzel olduğu için hemen her koltuk, her bank hatta taşlara bile insanlar oturmuş keyifle etrafı seyrediyor. Pastaneler koşturan garsonlara rağmen ihtiyaca cevap vermiyor, dondurmacılar fazla mesai yapıyor, yer bulmak adeta imkansız. Hafta sonu olmasının bunda büyük rolü var. Limana adeta şov yaparak giren gemiler, alımlı yatlar, denizde  süzülen yelkenliler ve onları yüzyıllardır olduğu gibi büyük bir dikkatle izleyen tepedeki dev aslan heykeli keyifli ortama eşlik ediyor.
 

HAPİSHANE KAPISINDAKİ TARİHİ ÖZDEYİŞ
Liman bugünkü halini 1856’da almış. Limana  gemiler mendireğin iki ucunu süsleyen 6 metrelik bavyera aslanı ile 33 metrelik fener arasındaki boşluktan giriyor. 139 basamak tırmanmayı göze alanlar fenerin üstündeki alandan kenti panoramik görebiliyor. Meydanı çevreleyen ünlü oteller arasında açılışı kral tarafından yapılan ünlü Bayerischerhof Oteli var. Hemen deniz kenarında eski şehir surlarının bittiği noktada Mang Kulesi olarak bilinen zarif yapı manzarayı tamamlıyor. Yaklaşık 200 yıl burada üretilen eşarp ve dokuma ürünleninin asılıp kurumaları için yapılan kule özelikle sarı, kırmızı ve kahverengi kiremitlerle süslü çatısıyla dikkatleri çekiyor.
 

Zorlukla bulduğumuz bir masaya oturup kahve ve ünlü Alman elma turtasını yedikten sonra Diebsturm’a doğru yürüyoruz. Hırsız kulesi olarak bilinen yapı yıllarca hapishane olarak kullanılmış. Bugün turistik mekan. Kulenin hemen yakınında 1000 yılında yapılmış Bodensee’nin en eski dini yapısı Peter Kilisesi yer alıyor. İçindeki plaketlerde havari Petrus’un hayatından alınma sahneler ve şehrin İkinci Dünya Savaşı’nda ölen 14 g encinin isimleri yer alıyor. Ünlü Maximilian Caddesi’ni takip ederek  eski evlerin önünden geçiyoruz.
 

Eski belediye binası şehrin en görkemli yapısı. 1422’de Rönesans mimarisiyle yapımına başlanmış, gotik merdivenlerin ilavesiyle bitirilmiş. Ön cephede şehir yaşamını anlatan çok renkli resimler büyük ilgi çekiyor. Şehir kütüphanesi halen binanın içinde. “Kötü yerine iyiyi örnek alın” özdeyişinin işlendiği ana girişiyle eski hapishane de burada, artık kullanılmıyor.
 

NEPTÜN ÇEŞMESİ’NDEKİ ZIPKINLI TANRI
Hapisanenin bitişiğindeki yeni belediye binası 1717’de yapılmış. 2003’ten beri bölgede sevilen bir şov olan çan gösterileri burada sergileniyor ve 24 bronz çan günde iki kez çalınıyor. Yola devam edip şehrin en önemli meydanı Marktplatz’a geliyoruz. Meydanın ortasında 1840’ta yapılan Neptün Çeşmesi bulunuyor ve üstündeki deniz tanrısı üç çatallı zıpkınıyla yunus ve denizatları üzerinde betimlenmiş. Meydanda iki önemli kilise var. Stefanskirche, Evangelistler tarafından yapılmış. 1781’de başlayıp, üç yıllık çalışmayla içi süslenmiş. Bugün Protestan kilisesi olarak hizmet veriyor. Stiftskirche ise Kutsal Ana Kilisesi olarak biliniyor. Tarihi 810 yılına kadar uzanıyor. Özellikle rokoko tarzındaki kırmızı ve altın renkli iç süsleri çok dikkati çekiyor. Bina yandıktan sonra tahrip olan tavan süslemeleri barok tarzda yeniden yapılmış.  Üç ülkeye kıyısı olan Bodensee Gölü’nün kenarındaki Lindau özellikle yaz aylarında turistlerin en sevdiği merkezler arasında yer alıyor.
 

REICHENAU DÜNYA MİRASI LİSTESİ’NDE
Bodensee Gölü’nün çevresi 273 kilometre. Kıyı şeridinin 173 kilometresi Almanya, 28 kilometresi Avusturya, 72 kilometresi ise İsviçre sınırlarında kalıyor. Gölde pek çok noktaya gemi seferleri var. Reichenau Adası, manastırı ve üç eski kilisesiyle UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Ayrıca tarım yapılıyor. Meinau Adası ise Bernadotte Ailesi’ne ait, turizm merkezi olarak düzenlenmiş. Botanik bahçeleri ve hayvan çiftlikleriyle tam bir koruma alanı olarak planlanmış. Bölgenin iklimi yumuşak, bütün sene sıcak ve kuru bir rüzgarı var,
bu yüzden çok sevilen bir tatil noktası.
 

ADANIN EN GÜZEL EVİ
Marktplatz Meydanı’ndaki en ilginç yapı, aynı zamanda Bodensee’nin en güzel evi olarak bilinen Cavazzenhaus. 1729’da bir ailenin oturması için yapılmış. Ön yüzü meyve ve çiçek resimleriyle çok güzel süslenmiş, boyanmış. Bu yüzden büyük ün yapmış. 1930’dan sonra şehir müzesi haline getirilen binada sergilenen sayısız obje arasında  kol çevrilerek çalınan 68 org, müzik çalan saatler ve müzik otomatları dikkati çekiyor.
 

625 YILLIK FIRIN 653 YILLIK BAKKAL
Kentin fırını 1386’dan beri hizmette. Yanında ise peynir ve et satılan bir başka tarihi dükkan var. Ev yapımı biralar yakındaki bir binada üretilip satılıyor. 1358’den kalma bir dükkan ise geleneksel gıda maddeleri satmayı sürdürüyor. Şehrin ticaret ve sanat merkezi olarak bilinen cadde halen bu özelliğini sürdürürken aynı zamanda gurmelere hizmet veren kafe, restoran ve bistrolarla süslenmiş.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/18932666.asp

Tags: